Felsefe, Korkoro

Bilgi Üzerine

Bir bilgi vermek her zaman can sıkıcı gelmiştir. Söz gelimi, Kafka şu zamanda doğdu, bu film bir harika çünkü yönetmen koltuğunda Tarkovski oturuyor, şu müzik bir keyiflidir çünkü eskiden kalmadır vb. gibi. Burada sıkıcı gelen şey ise tüketilen, hazır, yorumsuz bilgiye maruz kalmaktır. Bilgi, tüketilmekten çok üretilen bir sürece dahil olmalıdır. (Fakat üretilen her şey de akışa dahil olmalı, yer kaplamamalıdır.)


Bu film bir harika çünkü; “Şu adamın sokaktaki tavrı, beni şu duyguya itiyor.” şeklinde bir yoruma hayranlık duyarım. Burada, doğrudan bir yorum vardır. Etkilenme vardır ve etkilenmeyi işlemek vardır. Sanırım bu son nokta çok önemli, çünkü; bu pasif halden aktif hale geçiş noktasıdır. Ulus Baker’in, yıllar önce Güney’ in bir filminden çıktığında yaşadığı şok-imajlardan kurtulmak için arkadaşlarına; hadi bu konuyu değiştirelim gibisinden bir şey söylediğini okumuştum. Baker’in buradaki hayranlığı Güney’in kendisine değildir, onun şok-imajlarınadır.


Duyguya iten şeylerde üretimin kıvılcımlarını sezerim, bundan daha keyifli bir şey yoktur zannımca. Yazmak da çoğu zaman bu ilişkinin bir sonucunda doğar. Hatta sevişmek de bu ilişkinin bir sonucudur. Gerçek olan her şey bu düzlemde işler anladığım kadarıyla. Postmodern çağda herkesin mutlaka bir bilgisi vardır ve yine postmodern çağda bu bilgilere ulaşmak için çaba gösterilir. Örneğin; üniversite öğrencisi olmak. Çok okumak ise yine bu ilişkinin bir sonucudur. Çok okuyan çok şey bilir, bu doğrudur fakat çok okumak ile çok düşünceye sahip olmak arasında doğrudan bir ilişki yoktur.


Toplum nezdinde bu kimselere entelektüel denir. Sartre, bundan bahsediyordu Aydınlar Üzerine kitabında… Düşünsel bir üretimin, dolayısıyla aktif bir devinimin yerini pasif bir devinim almasının başlıca sebebi, yine bu kapıya çıkıyor; tüketmek. Dolayısıyla tüketilen bir bilgi, sunulduğu anda can sıkıcı hale gelir. Evet belki de o an kullanışlıdır fakat orada, o an için onun değeri yoktur. (Buradaki değerden kastım, yontma işlevidir.) Zaten bu tür bilgiler, kullanılmak içindir. Zihnimde yaratmaya iten bir devinime ise yol açmamıştır. Bir sınır konulmuştur çünkü; şu, şudur denilir.


Öğretmenin öğrencisine öğretmeye çalışıp da bir türlü öğretemediği teknik bilgi gibidir; şu, ne değildir denilmez; şu, şudur denilir. Okulun etrafındaki demir çitler buna yine benzer örnektir. Niye kaçmamanız gerektiği değil, nitekim şu iyi bilinir ki yasaların olduğu yerde direniş başlar ama yine de şu cümleyi bitirmekte fayda var; niye kaçmamanız gerektiği sorunsallaştırılmaz, zaten okulun görevi ve amacı bu değildir; doğrudan, “kaçamazsınız” yasası vardır.


Organsız Beden


İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Diderot Effect (Diderot Etkisi), Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık