Bir Garip İnsan: Pessoa
Karşınızda çok kişilikli, çok kimlikli, hepinizin en az bir kişiliğini çok sevdiği, Fernando Pessoa. Pessoa’yı en iyi tanıyabileceğiniz kitaplardan biri: Pessoa Pessoa’yı Anlatıyor. Malumunuz kendisi, “Başka başka kişiler oldun / bütün başkaları oldun / Ama asla kimse olmadın” diyen, derin ruhsal çalkantılarla dolu, şiirden öyküye, tiyatro oyunundan denemeye sayısız eser ortaya koymuş, neredeyse ölümüne dek tuttuğu günlüklerle kendi yaşamını da sanat eserine dönüştüren ünlü Portekizli yazar.
Pessoa, entelektüel ilgilerini ve varoluşsal kaygılarını, kendine özgü dünyasını, yakın arkadaşı Adolfo Casais Monteiro’ya yazdığı bir mektupta şu şekilde belirtiyor: “Daha çocukken etrafımda kurmaca bir dünya yaratmaya, etrafıma asla var olmamış dostlar ve tanışlar toplamaya eğilimim vardı. Onlar mı yoktu, yoksa olmayan ben miydim, iyi anlamış değilim. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da dogmatik olmalıyım.”
Kitap; kitapları, dergi yazıları, hayali ve gerçek kişilikleriyle kurguladığı metinler, denemeleri ve mektupları temel alarak hazırlanmış. Böylelikle, Pessoa’nın okült (gizleme, saklama baabında) merakından, bir tanecik aşkı Ophelia’ya, derinden bağlı olduğu annesinden eşcinsel eğilimlerine kadar her şey var. Kitapta Pessoa’nın ölümünden sonra yakınları, üvey kardeşleri ve yazar dostlarıyla yapılan söyleşiler de yer alıyor.
Bir diğer kitabı Ophelia’ya Mektuplar üzerinden sizlerle ikilinin aşkından, Pessoa’nın iç dünyasından biraz söz edelim. Portekizli şair ve yazar Fernando Pessoa’nın nişanlısına yazdığı mektuplar, onun sevgisine tanıklık etmenin yanı sıra bizlere onun gizlerini de açıyor. Pessoa ‘nın gündelik yaşamını, aşkını, kırgınlıklarını, kıskançlıklarını, acılarını, sıkıntılarını gözlemleyebiliyoruz. Huzursuzluğun Kitabı‘nı yazan bir adamın aşkına, onu ifade ediş tarzına tanıklık etmek hayli ilgi çekici.
“(..) Bilinen tek aşkı Ofelia Queiros’la ilişkisi araya giren on yılın başında ve sonunda yaşanan birkaç aydan ibarettir. Pessoa’nın kurgusal karakterleri bu ilişkiye de müdahil olurlar. Alvaro de campos örneğin, Ofelia’yı Pessoa’nın güvenilmez biri olduğu konusunda uyaran mektuplar kaleme almıştır. 29 Kasım 1920’de Pessoa, Ofelia’ya yazdığı bir mektupta şöyle der, ‘Aşk geçti… Kaderim başka bir buyruğa tabi. Ofelia’nın varlığını görmezden geldiği ve ne izin veren ne de bağışlayan ustalarıma her seferinde daha çok itaat etmeme yol açan bir buyruk.’ (…) Caeiro’nun El Guardador de Rebanos, ‘Sürülerin Çobanı’ kitabında yer alan şiirlerinin tamamını uykusuz geçirdiği bir gecede yazdığını söyler.” (Gizemli Bir Maske, Fernando Pessoa)
Pessoa, farklı kimliklerini aralarında diyaloğa sokarak, onlara yazı aracılığıyla kurmaca bir gerçeklik kazandırdı. Çok kişilikli, belki de aslında hiç var olmamış bu esrarengiz adamın sevdiği kadına yazdığı 48 mektup… Bazen Soares bazen Campos bazen Alberto bazen Ricardo… Onun içinde konuşan, özerk bir yaşamları ve biyografileri olan farklı farklı sesler…
Mektupları okumayı her zaman çok sevmişimdir. Mektuplar edebi belgelerdir ve sanırım aşka en çok yakışan yazma biçimidir… Hele ki bir şair tarafından yazılmışsa mektup, sadece mektup değildir. Dil oyunları, şiirler, yeni sözcük üretimleri, duygu akışlarındaki naiflik, altı çizilecek, kendimden bir şeyler bulduğum cümleler…
Pessoa şöyle diyor, “Benim mektuplarımdaki belirli özsözlülük seni şaşırtmasın. Mektuplar, artık içimizde kendileriyle konuşma isteği duymadığımız kişiler içindir; onlara seve seve yazarım. Anneme sözgelimi, hiç seve seve yazmadım, gerçekten, çünkü onu çok seviyorum.”
Ophelia’ya Mektuplar’ın birinci bölümünde yazarın hayatındaki biricik kadın olan nişanlısı Ophelia Queiroz’a yazdığı 48 mektup bulunuyor. İkinci bölümde ise “Fernando ve Ben” başlığı altında, Ophelia Queiroz’un Pessoa ile sevgili oldukları döneme ilişkin anlatıları var. Ophelia, Pessoa’dan 12 yaş küçük, bu yüzden Pessoa’nın yer yer cocuklaştığını görebilmek de mümkün. Mektuplarda Ophelia’ya sık sık “Küçük sevgilim, sevgili bebeğim” diye sesleniyor.
Ophelia ile ilk karşılaşmalarını şu cümlelerle anlatılıyor: “Hatırlıyorum, ayaktaydım; çalıştığım yere girdiği sırada ceketimi giymekle meşguldüm. Sandalyeme oturdu, elindeki lambayı bıraktı, bana döndü ve birden Hamlet’in Ofelya’ya yaptığı gibi aşkını ilan etmeye başladı.”
Pessoa, asla tek bir evde yaşamadı, hep sade ve kiralık odalarda, göçebe bir yaşam sürdü. Sınırlı sayıda bir arkadaş çevresi vardı, genellikle konuşmaktan pek hoşlanmaz, söyleyeceklerini içinde yaşayan farklı kimliklerle yazılarında ya da şiirlerinde anlatırdı. Fernando Pessoa 30 Kasım 1935’te, 47 yaşında, Lizbon’da karaciğer hastalığından öldüğünde hak ettiği kadar tanınmıyordu. Öldükten sonra bu mektupların derlenip yayımlanmasını ister miydi, bilemiyorum. Çünkü özelini korumayı istediğini, duygularını başkasının öğrenmesini istemediğini okuyoruz. ”Seni sevip sevmediğimi kimse bilmiyor, çünkü bu hikayeyle ilgili kimseye sır vermedim, özelimi başkasının bakışından korumaya ihtiyacım var.”
Ophelia ise 91 yaşına kadar uzun bir ömür sürdü. Ophelia Queiroz ile Pessoa’yı ayıran Pessoa’nın kişiliklerinden biri olan Campos’tur. Pessoa’nın Son Üç Günü kitabında bu konu hakkında aralarında konuşuyorlar. “Pessoa, yaşamıma girdin; benim yerime geçtin, Ophelia ile ilişkimin sona ermesine sen neden oldun. Campos ise şöyle yanıtladı; senin iyiliğin için yaptım diye karşılık verdi, bu başına buyruk kız senin yaşındaki bir adama uygun düşmezdi, başarısız bir evlilik olurdu. Ayrıca ona yazdığın bütün aşk mektupları da gülünç, zaten bütün aşk mektuplarının gülünç olduğunu düşünüyorum, kısaca seni gülünç olmaktan kurtardım, minnet duyacağını umuyorum.”
Campos da Pessoa ile birlikte Kasım 1935’te öldü…
Pessoa’nın kitaplarından oluşan klasöre burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Bence erkeklerin hepsi garip.
Ohh biraz da şurama kültür azcık da burama ohh
Bu hikaye bana Ahmed Arif ile Leyla Erbil’i anımsatmadı değil :)) emeğine sağlık Salomé
Günlük dozumu aldım gelek spas Cizrawî🌝
Burayı ilk kez keşfettim, uzun zamandır da varmışsınız. Bir göz attım harika yazılarla dolu, kaleminize sağlık. Merakla bir sonraki yazıyı bekliyorum.
Taliya talî te berê me jî da vir. Kes nîne bi dilê me bikutê me de.
Spas.
Insan okurken nerde o eski aşklar demekten kendini alamıyor, Evrene dair zamansal boyutta hayatlarımızın süresinin hiç bir anlamı olmasa da, her birimiz yaşadığımız sürecin gerçeğinde var oluruz… Evrim her alanı olduğu gibi iletişim şekillerimizi de değiştirdi.
Yeni keşfedenler için öneri burası harika bir ye yer alışırsanız tiryakisi olursunuz:))
Bu adamı okuyunca bu na lı yo rum ama çogzel.
“Dil oyunları, şiirler, yeni sözcük üretimleri, duygu akışlarındaki naiflik, altı çizilecek, kendimden bir şeyler bulduğum cümleler…” eğer seni bu şekilde kendime sevdireceksem en iyi şair kesilirim. Çok iyi yazacağımdan eminim. Ben de içime kapanık bir insanım ve Pessoa gibi hep hayali bir dünyamda yaşadım. Çok şeyler söylemek istediğim bir kişiye ihtiyacım var. Hep bunun için yaşadım ta ki ömrümün sonuna kadar söyleyecek ve yazacak bir şeylerim olsun diye. O kişi nerede?? bu çarpık zamanda!
Ricardo Reis çok büyük aşk acısı çekmiş.. hatta o kadar çekmiş ki, Ophelia’ya daha kısa zamanda ulaşmak için geometrik bir yol çizmiştir.. aşk insana neler yaptırıyor be..
HUZURSUZ RUHUM
Fernando Pessoa’ya
Fernando Pessoa,
vazgeçilmez ruhların motifi
adımlarımın gölgesi
her ne kadar ikimiz de farklı çağlarda olsak da
sen gecelerimin gezgini,
incir ağacımın nemli ve sütlü meyvesi.
Taşı topraktan ayıplamayan Akdeniz efendisi.
Afrika’nın beyazı , Portekiz’in buğday tenli delikanlısı.
Denizi översin çöllerde hüzünlenirsin
çelişkilerle bir asır bıraktın uzaklardaki limanlara.
Beklemedin oysa sabırsızca erken ölümünü.
Elveda demeden bir şiir daha yaz,
bu sefer esmer topraklar övünsün.
Barnas Aşar