Felsefe, Pdf Hayratı

Cahil Hoca / Zihinsel Özgürleşme Üstüne Beş Ders

 “Özgürleştirmeksizin eğiten aptallaştırır.”

Rancière’nin, eğitimi Michel Foucault gibi doğrudan bir “iktidar mücadelesi” olarak değerlendirmek yerine, “özgürleşme ve eşitlik pratiği” olarak ele aldığı, zihinsel özgürleşmenin koşullarını incelediği ve mevcut eğitim sistemlerinin eleştirisi olan bu kitap, özellikle eğitimciler tarafından sık okunan kitaplardan biri -öyle de olmalı-.


Eğitim aracılığıyla bir konuda bilgi sahibi olmak, uzmanlaşmak, statü sahibi olmak; entelektüel özgürleşme, düşünce ve doğru davranış üretmekle aynı anlama gelir mi?


Jacques Rancière, “Bir insanı özgürleştirmek isteyen kişinin, ona bilginler gibi değil, herhangi bir insan gibi soru sorması gerekir. Yani öğretmek için değil öğrenmek için” diyor.


İşte sizler için bilen kişi – cahil kişi hiyerarşisine ve eğitimle gelen aptallığa eleştiri olan bu kitaptan birkaç alıntı:


Yüksek sesle ‘Ben de ressamım!’ demekte bir kibir yoktur. Kibir başkalarına ‘Yoksa siz ressam değil misiniz?’ diye fısıldamaktır.


Zekâmızın marifeti bilmekten ziyade yapmaktır. Bilmek hiçbir şey değildir, yapmak her şeydir.


Komşu halkın üstüne yırtıcı bir hayvan gibi atıldıysanız vatan adına atılmışsınızdır; vatanınızın ne olduğunu sorsalar, bu konuda daha anlaşmaya varamadan birbirinizin gırtlağını kesersiniz.


İyi de aşağı bir zihnin üstün bir zihin hakkındaki yargısının ne değeri vardır ki ? Şu şaire “Son eserinizden pek memnun kaldım.” deyin; dudaklarını sıkarak size “Sözlerinizden çok onur duydum.” diyecektir; anlamı şudur: “Canım, o kıt zekânızın verdiği onaydan gururlanacak halim yok.”


Kimden mi öğrenmek gerekir? Duygu ile anlatım, heyecanın dilsiz dili ile lisanın keyfiliği arasındaki mesafe üstüne çalışmış olanlardan, ruhun kendi kendisiyle girdiği dilsiz diyaloğu duyurmaya gayret etmiş olanlardan, sözlerinin bütün kredisini zihinlerin benzerliği iddiasına yatırmış olanlardan.


Zekâların eşit olduğu ilan edilirse, kadınlar kocalarına, yönetilenler yöneticilere nasıl itaat edecekler?


Dikkat etmezsek, gitgide daha az hissedilir ve daha kolay meşrulaştırılır olan aptallaştırma iyiden iyiye artacak.


Toplumsal kötülüğün kaynağı “Bu benim!” diyen kişi değil, “Sen benim eşitim değilsin!” demeyi ilk akıl eden kişidir.


Aile hem zihinsel kapatisezliğin yuvası hem de etik nesnelliğin kaynağıdır.


İşte bu doğa eşitliğinin bilincine varmaya ve bilgi ülkesine doğru her türlü serüvenin önünü açmaya özgürleşme denir.


Mesele bilgin yetiştirmek değil, kendilerini zeka bakımından aşağı sananları ellerinden tutup çürüdükleri bataklıktan çıkarmaktır. Bahsedilen de cehaletin değil, kendini küçümsemenin, akıl sahibi yaratığı bizatihi küçümsemenin bataklığıdır. Mesele özgürleştirilmiş ve özgürleştirici insanlar yetiştirmektir.


İnsanlar, birilerine karşı başka birilerinden destek almak için toplumlaştığı andan itibaren, bu karşılıklı ihtiyaç hiçbir akla uygun sonuç vaat etmeyen bir akıl yabancılaşmasını haber verir. Kendimizi adadığımız üzücü duruma bizi zincirlemekten daha iyi ne yapabilir toplum?


Kitabı buradan indirebilirsiniz, görüşmek üzere.


İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Şiirlerden Bir Demet