Mitoloji, Psikoloji, Resim, Sanat

Fernand Khnopff, Caress of the Sphinx ve Oidipus Kompleksi

Merhabalar, bugün sizlere enteresan bir ressam, enteresan bir tablo ve enteresan bir konudan söz etmek istiyorum. Fernand Khnopff‘ un The Caress (Kucaklama) ya da Caress of the Sphinx  tablosundan söz etmeden evvel sizlere Oidipus Kompleksi’nden, bunun mitolojideki yansısından kısaca söz etmek istiyorum. Yazı sonunda neden buradan başladığımı hep birlikte anlayacağız, buyursunlar.


Daha önce defalarca okuduğumuz üzere sanat, mitoloji ve bilimin birbirlerini farklı açılardan nasıl beslediği malumunuz. Oidipus Kompleksi de bu konulardan biri. Nedir Oidipus Kompleksi? Oidipus Kompleksi; adını Yunan Mitolojisinde, babasını öldürerek onun yerine geçen ve annesiyle evlenen Oidipus’tan alır. Mitolojide bu olay Oidipus büyüdükten sonra gerçekleşir; ancak Freud’a göre bu dürtüler, yine kendisine ait olan psikoseksüel gelişim kuramının ‘‘Fallik’’ döneminde ortaya çıkar. Erkek çocuk; anneyi ilk aşkı olarak görür, bilinçdışında da olsa ona sahip olmayı arzular. Bunun sonucunda anneye yoğun ilgi ve sevgi gösteren çocuk, babasından nefret eder. Babasını ortadan kaldırma isteği içinde olduğundan, sürekli olarak onu dışlar.


Sofokles, M.Ö. yaklaşık 420 yılında Kral Oidipus adlı eserinde bu tragedyayı ele almıştır. Kimdir Oidipus? Kimi kaynaklarda Tanrı Apollon, kiminde ise bir kâhin; krala Oidipus’un onu öldüreceğini söyler. Bunun sonucunda Thebai kralı Laios ve karısı İokaste (ya da Jocasta) büyük bir korkuya kapılırlar. Kehanetin gerçekleşmemesi adına çocuklarını öldürmeye karar verirler. Çocuğu ayakları bağlı biçimde, Kithairon dağına attırırlar. Bazı anlatımlarda bu yer ormandaki bir mağaradır ve çocuk ayaklarından çivilenmiştir. Böylece kehanetten kurtulduklarını zanneden çift rahatlarlar. Ancak tahmin edemedikleri bir şey olur. Bir çoban, sürüsü ile ilerlerken Oidipus ile karşılaşır ve onu kurtarır. Çoban, onu çocuk sahibi olamayan Korinthos kralı Ploybos ve karısı Merope’ye götürür. Çift, çocuğu evlat edinir ve ona ‘‘Oidipus’’ adını verirler.


Oidipus büyüdükten sonra, bir tartışma esnasında ‘‘üvey evlat’’ olduğu gerekçesiyle aşağılanır. Bunun sonucunda şüpheye düşer ve geçmişini merak eder. Apollon’un kâhinine gider. Kâhin ona ebeveynlerinin kim olduğunu söylemez ancak babasını öldüreceğini, sonrasında annesiyle evleneceğini söyler. Kehanetten korkan Oidipus, Ploybos’u öldürmemek için Korinthos’u terk eder. Yolculuktayken karşısına birkaç kişi çıkar, Oidipus hepsini öldürür. Öldürdüklerinden biri Thebai kralı Laios’tur. Yani farkında olmasa da asıl babasını öldürmüştür. Böylece kehanet yarı yarıya gerçekleşmiştir.


Yoluna devam eden Oidipus, Thebai şehrinin girişine gelir. Kapıda karşısına Sphinks (Sfenks) adında yarı insan yarı aslan olan bir yaratık çıkar. Sphinks gelenlere bilmece sormakta, bilmeceyi çözemeyenleri de öldürmektedir. Oidipus’a şu bilmeceyi sorar: ‘‘Sabah dört, öğlen iki, akşam üç ayaklı olan varlık hangisidir?’’ Oidipus şu cevabı verir: ‘‘İnsandır; çünkü bebekken emekler, büyüdüğünde iki ayak üzerinde yürür, yaşlandığında ise iki ayağına ek olarak bir de baston kullanır.’’ İlk kez doğru cevabı alan Sphinks sinirlenir ve oracıkta kendini öldürür. Thebai halkı Sphinks’ten kurtulmanın sevinciyle Oidipus’u kral ilan eder. Böylece Oidipus kraliçeyle evlenir ve kehanet tamamıyla gerçekleşmiştir. Bu kraliçenin annesi Jocasta olduğundan habersiz, ondan dört tane de çocuğu olur.


Oidipus ne babasını öldürdüğünden ne de annesiyle evlendiğinden haberdardır. Her şey yolunda gibi görünüyorken, Thebai’de hızla yayılan bir hastalık ortaya çıkar. Halkın yardım talebi üzerine Oidipus yine kâhinlere danışmaya karar verir. Kâhinlere göre hastalığın sebebi kral Laios’un katilinin hala Thebai şehrinde olmasıdır. Bunun üzerine Oidipus katili aramaya başlar. Bir süre sonra katilin kendisi olduğu gerçeğini hem kendisi hem de annesi İokaste öğrenir. Annesi bu durumu kaldıramaz, intihar eder. Oidipus ise duyduğu suçluluk ile gözlerini kör eder. Sonrasında kızı Antigon onu Kolonos’a götürür, bir süre sonra burada ölür.


Freud, Oidipus’un olay örgüsü boyunca kral Laios’un katilini aramak için yaşadığı tüm deneyimleri aslında kişiliğini aramak için geçen süreç olarak yorumluyor. Aynı zamanda Sfenks’in bilmecesini çözerken kendisi varoluşunun da bilmecesini çözmektedir. Bu çok detaylı bir konu, hatta Freud’un bu konu hakkında Wilhelm Fliess’a yazdığı mektuplar var. Daha sonra bundan söz etmek üzere buraya not düşüp konumuza dönecek olursam:


Fernand Khnopff


Khnopff’a bakalım: Kendisi çok enteresan sembolist bir ressam. Varlıklı bir aileden gelmiş (gerçekten varlıklı, şatoda doğmuş), hukuk eğitimi almış fakat zamanla edebiyata olan ilgisi onu sanata ve resime yönlendirmiş. “Sembolistlerin Sfenksi” olarak anılan ünlü ressam, aristokrat eğitimi ve içinde büyüdüğü sanata yakın çevre nedeniyle, farklı bir sınıf bilincine sahip olması ve eksantrik züppe davranışlar sergilemesi gibi eleştiriler almıştır. Bir münzevinin yalnızlığına olan sürekli arzusunu taşıyan Khnopff, aynı zamanda mimari ile de oldukça ilgili.


(Fazla detaya boğulmadan tabloya doğru ilerleyelim.) Khnopff, diğer surrealîstlerin çoğunda olduğu gibi uykuyu yaratıcı hayal gücünün bilinçsiz hali olarak kabul etti, daha sonra rüyalarını ilham kaynağı olarak trans benzeri uyku deneylerinde kullandı. (Bu durumu daha önce Dali’nin kullandığı uyku-rüya yöntemlerinden söz ederken incelemiştik.) Khnopff’un (geçenlerde söz ettiğimiz) uyku tanrısı Hypnos’a bu nedenlerden olsa gerek büyük bir hayranlığı ve takıntısı vardı ve birkaç heykelciğini yaptı. Fernand Khnopff, kız kardeşi Marguerite’nin aurasına tamamen takıntılıydı. Khnopff için üreme içgüdüsü ve manevi bir şey yaratma dürtüsü her zaman bir çatışma alanı oluşturdu. Birçok eserinde (çocukluğundan beri) kız kardeşini çizdi.

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  The Feast in the House of Levi, Paolo Veronese


Tabloyu inceleyelim: Yukarıda anlattığım Oidipus hikayesinden anlayacağınız üzere, tabloda Sfenks ve Oidipus’un karşılaşma anı tasvir edilmiş. Erdemli idealizme adanmış bir yaşam ile erotik (olarak bozulmuş) duygusallık arasındaki ölümcül savaşı vurgulamak için tablodaki kahramanlar arasında doğrudan bir vücut teması betimlenmiş. Sfenks ve Oidipus sevgiyle kucaklaşmaktalar.



Oidipus, başını gözlerini şefkatle kapatan sfenksin yanağına yaslıyor. Meme uçları iki metalik yıldızla kaplı olan Oidipus, kanatlı cam küreli bir çubuk tutuyor, belki de bu Khnopff’un hayranı olduğu tanrı Hypnos hakkında bir ipucu olabilir.



Sfenksin arkasındaki duvarda kabalistik işaretleri hatırlatan hiyeroglifler bulunuyor. Okültizm bağlamında okuyanlar, kendini kör eden Oidipus, gözlerini bilinçaltına ve eşyanın ardında gizlenen yüksek gerçekliğe çevirerek kahin olmasına vurgu yapıldığını söylüyorlar.


Sfenks, Oidipus’un kendi kendini kontrol etme yoluyla duyusal zevk ve güç arasında seçim yapmasını simgeliyor. Peki neden çita? Khnopff’un kendi ifadesine göre, bir sfenks temsili için oldukça sıra dışı olan bir çita gövdesi, saldırırken sinsice yaklaştığı, aynı zamanda bir yılanın vücudunun esnekliğine en yakın olduğu ve çok güçlü olduğu için tercih edilmiş. Sfenks, güzelliği ile Oidipus’a meydan okuyan, baştan çıkarma, büyülenme ve boyun eğmeyi karıştıran ikircikli bir duygusal durumu çağrıştıran baştan çıkarıcı, femme fatale olarak görünüyor. Sfenksin bedensel hayvansı cinselliği temsil ettiğini söyleyebiliriz.



Peki bütün bunları neden anlattım? Neden Oidipus, kız kardeş, Khnopff? Efenim, Sfenks’in insan olan başı Khnopff’un kız kardeşinin yüzüdür. Khnopff bize ne anlatmak istiyor dersiniz, siz ne düşünüyorsunuz?


Freud’a selam, size çiçek. Görüşmek üzere.


Kaynak:

http://thomas-michel-contemporary-art.de/khnopff/?lang=en

Jacques Lacan, The neurotic’s individual myth. Psychoanalytic Quarterly

Sigmund Freud, The dissolution of the Oedipus complex

Sigmund Freud, Düşlerin Yorumu