Misafir Ol Gel Bana, Sanat, Sinema

Hafızamdaki Kahraman

Bir sabah, daha günün ilk okları atılmadan annem beni de uyandırdı. Babam tütün sarıyordu. Biraz sonra bir tane hurda, çok eski model bir tane pikap geldi. Babama selam verip yanına tünedi. Çok acayipti. Şalvarında yamalar ve ayağında siyah mekap vardı. Ayakkabının teki yamulmuştu.


Adamın bir bacağı ötekine göre çok kısaydı. Böyle olmasına rağmen pikabı kullanabiliyordu. Simsiyah bıyıkları güneşin ölgün ışıklarıyla birlikte parıldıyordu. Fakat puşisinin altından görünen saçları kar beyazıydı. Ufacık gözlerini düzenli bir şekilde açıp kapatarak konuşuyordu.



Babamın sardığı sigarayı alırken kendi tabakasını verdi ona verdi. Ve sonra biz yol aldık. Yarım saat sonra hayvan pazarındaydık. Birer sıcak çorba ve yanında olmazsa olmaz garnitürü olan soğanla birlikte mideye indirdik. Gözlerimin önünde alabildiğine büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarla dolu devasa bir avlu vardı.


Biraz sonra gri kasketli, yelek ve şalvarlı kısa boylu bir adam geldi ve Zazaca babamın halini hatırını sordu. Önceden haberleşmiş olmalılar ki bu buluşma an meselesi oldu. Adamın özellikle ayakkabıları ilgimi çok çekti yumurta topukları yüksekti ve ucu sivriydiler. Bu ilgi çekiciliklerinin sebebi belki de ilk kez görüşümdendi. Yemeğimizi yedikten sonra bir inek satın almak için o adamın yanına gittik. Birazcık daha yakından tanıyınca adamın çok cana yakın olduğunu fark ettim.



Çok hızlı ve çığırtkan bir konuşmadan sonra ineğin sahibinin elini sıkıca kavrayarak ”E piyê min ma werey amayê, ma gênê .” dedi. Babam inek sahibine parasını öderken bir kısmını da o adama verecekti ki adam çok kibar bir yüz ifadesiyle ”Ma kerwayê pê yê, pereyanê to ez qebûl nêkena. Eyb o tew tiyê qalê pereyan kenê. ” diyerek parayı reddetti. Güneş iyice kızmadan tekrar pamuk tarlasına dönmek için yola düştük.


Babam, sardığı sigaranın yaprağının fazla olanını tükürürken, ben de bana aldığı elmalı şekeri yemeye başladım. Sigarayı tamamıyla sardıktan sonra bıyıkları siyah lâkin saçları beyaz ve alnında yer yer ter damlacıkları beliren şoför amcaya ”Tu zanî Kemal, ew meriyê ki ji me ra delalî kir pismamê Yilmaz Guney, Heciyê Dêsmanî bû. ” dedi. Yarım saatlik yol sonlanana kadar hep ondan, filmlerinden Adana’ya gidişlerinden bahsettiler. Sonraki günlerim hep ineği gütmekle geçti.


Şimdilerde nedense o küçük çayı ve otlak alanı bir de o koca karınlı, kısa boylu ineğimizi ve Isparta’nın o sonu neredeyse gelmeyen soğuk ve karlı kış gecelerinde anadilimi öğrenmek için sabahlara kadar kısık bir masa ışığı eşliğinde defalarca okuyup üzerine kafa yorduğum bir başka hemşehrim olan sevgili Mehmed Uzun’un Kürt Edebiyatına Giriş (İthaki Yay. 2013) adlı kıymetli eserinde Yılmaz Güney’in romancılık kimliğine denk geldiğimi unutmamak üzere o anları anımsayıp duruyorum.



Aç Kurtlar’daki kan emicilere karşı olan Serçe Memet ya da Ağıt’taki kanun kaçağı ve kaçakçıların en belalısı, hainlerin ve muhbirlerin azraili beyazdonlu Zaza Çobanoğlu ya da Arkadaş’taki ağır abi ve entelektüel, burjuvaziyi yerle bir eden şapkalı Âzem ya da Balatlı Arif’teki kenar bir mahallede, doktorluk okuyan herkesin umut ile okulunu bitirmesini istediği Balatlı Arif ya da Benim Adım Kerim’de sümüklü böcekleri ve bünyesi hastalıklı olan kişilerin korkulu rüyası olması ya da Hudutların Kanunu’ndaki ağaya baş eğmeyen, öcünü yerde koymayan Urfalı Hıdır ya da Kejê’sine kavuşamayan yanık tenli ve acısını kaval çalarak dindirmeye çalışan Seyyithan ya da Umutsuzlar’daki Balerin Sevgilisi ve çok sevdiği silahı arasında bir tercih yapmak zorunda kalan kabadayı Fırat, ya da çocuklarının geleceği için kendini feda eden Cemal Baba, ya da eski gansterlerden olan Alkapon Osman Amca’nın kızının gözleri için vurgun yapan Gangster Cessi Cemal, ya da Canlı Hedef’te kızı Elif için bütün zorlukları göğüsleyen Siverekli Âsım Mavzer, ya da Umut’taki bütün varını yoğunu kaybeden At Arabacı Cabbar, ya da Sürü, Yol, Düşman ve Endişe’de Türkiye gerçeklerini anlatan deha ya da Türkiye Sineması’nın çehresini değiştiren, gelmiş geçmiş en büyük sinemacısı oyuncusu ve senaristi Yılmaz Güney namı diğer Çirkin Kral’ın 35. Ölüm yıl dönümü.


Onu bu günde bu anılarımla, onu okuyarak, onu izleyerek ve neticesinde bütün bunların, onu anlayarak saygı, sevgi ve hürmetle anıyorum.


Ferhadê Mihemed


İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Pierre-Narcisse Guerin, Morpheus and Iris