Edebiyat, Pasajlar

Helbling’in Hikayesi II

Helbling, bir bankada çalışkan bir memur olarak görev yapıyordu, bankayı bırakıyorum ama “çalışkan”ı silmek zorundayım. Haydi, uğurlar olsun şu senin “çalışkan”a! Hayır, Helbling kesinlikle çalışkan değildi, tersine bir günah kadar miskindi. Genç ve yakışıklıydı, terbiyeli ve nazikti, düşünülebilecek her şeydi o; ama sadece çalışkan değildi; dakiklik söz konusu olduğunda, hali haraptı. Geç kalkmak onun temel kusuruydu.


Ne kadar yazık onun adına, oysa gayet faydalı, genç, iyi, namuslu bir insan olabilirdi. İşine tam vaktinde başlamak ona imkansız bir şey gibi görünüyordu. Canlandın mı artık, Helbling? Canlanmak sözcüğü için çok teşekkürler. Hayır, Helbling sabahın köründe asla canlı olamazdı. Saat tam sekizde dakik bir biçimde işte olması gerekiyordu ama o büroya ancak sekizi on geçe, sekizi çeyrek geçe ya da sekizi yirmi geçe varırdı daima. Helbling beyler ortalığa çıkmaya ve işe gitmeye tenezzül ettiklerinde, bazen saat dokuz buçuğu bile bulmuş olurdu.



Helbling yataktayken dünyanın en mutlu insanıydı, ancak gündelik işinin başında insanların en mutsuzu oluyordu ve işe geç gitmekte çok mahirdi. En hacimli gecikmeleri bile oyun oynar gibi gerçekleştiriyordu. “Bu iş böyle devam etmez, buna göz yummam mümkün değil,” dedi bölüm şefi Herr Hasler; ama tüm bu uyanlar, iflah olmaz bu aylağın üzerinde en küçük bir fayda bile sağlamadı. “Bu vurdumduymazlığın bir son bulması şart, bu iş çığırından çıktı artık,” diye bir kez daha çıkıştı Herr Hasler; ama hey canına yandığımın! Böyle sözlerin bu bir-baltaya-sap-olmaz üzerindeki etkisi sıfıra eşitti.


Helbling ne zaman gecikse elinin altında mutlaka cingöz bir bahane bulunduruyordu. Gecikmesinin suçu kah şunda, kah bunda oluyordu. Bazen kar oluyordu gecikmesinin suçlusu, bazen de şapkası, bazen yağmurdaydı kabahat, bazen de ayakkabılarında. Duyulmuş şey değil, diyordu yine Herr Hasler; ama sözlerin bu genç günahkar üzerinde fazla bir etkisi olmuyordu. Helbling, bir sabah yataktan kalkmak istediğinde, “Kalsana yatakta! Ne diye kalkacaksın sanki!” diye cıvıldadı bir serçe. “Sen hiç de o kadar aptala benzemiyorsun,” diye düşündü aylak adam ve yataktan çıkmadı. Gecikmesinin nedenini soran Hasler’e, arsızca cevap verdi: “Bana hiç de o kadar aptal görünmeyen bir serçe, henüz kalkmam gerekmediğini cıvıldadı.



Ben de bunun üzerine yatakta kaldım ve bu sebepten ötürü dikkat çekici bir gecikme hasıl oldu.” “Özrü kabahatinden büyük,” dedi Herr Hasler. Yine bir seferinde Helbling, deyim yerindeyse yataktan zıpkın gibi fırlamaya hazırlanırken, “Kalsana yatakta, hemen kalkacak değilsin herhalde,” diye fısıldadı bir fare. “Hiç fena konuşmuyorsun,” diye düşündü miskin adam, olduğu yerde döndü ve yatmaya devam etti. Hasler ona, neden böyle insanı hayretlere düşürecek kadar geç geldiğini sorunca, şöyle karşılık verdi: “Bir fare budalalık etmememi fısıldadı kulağıma. Bu sözleri çok ciddiye aldım ve bu nedenle maalesef beni de derinden üzen, adamakıllı büyük bir gecikme çıktı ortaya.”


“Özrü kabahatinden büyük,” diye mırıldandı Herr Hasler. Yine Helbling bir sabah erken, kalkma vaktinin çoktan geldiğini düşünürken, “Kalsana yatakta, yün battaniyenin altında azıcık daha keyfine bakmak istersin herhalde,” diye kuğurdu minik bir güvercin. “İyi bir öğüt verdin bana,” diye düşündü rahatına düşkün beyefendi, güzelce yayıldı ve yatmaya devam etti. Yine neden geciktiğini soran Hasler’ e, şöyle dedi: “Kabahat minik güvercinde, yataktan çıkmaya yeltendiğimi görünce alay etti benimle. Ha-hay, diye kuğurdu ve ben de, esaslı bir gecikmenin kaçınılmaz olduğunu ansızın fark edinceye kadar yatakta kaldım.”



“Özrü kabahatinden büyük,” diye homurdandı Herr Hasler. Başka da hiçbir şey söylemedi ama buna karşılık çok daha fazlasını düşündü. “Kalsana yatakta! Kalkmaktan daha akıllıca böylesi. Düşünsene, birazcık daha tembellik etmek ne kadar tatlı olurdu. İşe yeterince erken gidecek çok zaman bulursun daha. Fazla hırslı olmanın hiç gereği yok. Bilindiği gibi, hırsın fazlası bazen sadece zarar getirir. İnsan vicdanının sesini dinlemek isterken ölçüyü kolayca kaçırabilir. Göreve bağlılık çoğu durumda yalnızca bir eşekliktir.” Helbling, yine bir başka seferinde, alelacele yatağından çıkmak ve görevinin başına koşmak isterken burnunun ucunda dönüp duran bir sinek, bunları vızıldadı ve dızıldadı ona.


“Espriden anlayan, uyanık ve uzak görüşlü birine benziyorsun. Söyledikleririn bir mantığı var, hayret doğrusu! Senin bu bakış tarzını ve meseleyi değerlendirme biçimini derhal kabul etmemek için bir ahmak olmam gerekirdi. Sen tam bir alim kişi gibi konuşuyorsun, sevgili sinek,” diye düşündü ve yatmaya devam etti. Kendisine, hatırı sayılır, bir o kadar da bariz, aynca gösterişli olmakla birlikte, esasen olağanüstü üzücü gecikmelere hiç durmadan yol açmasının asıl nedenini soran Hasler Usta’ya şöyle karşılık verdi: “Bir sinek. .. ” ve sineğin ona neler vızıldamış olduğunu, uzun uzadıya tekrarlamak istedi ama Herr Hasler, “Özrü kabahatinden büyuk,” diyerek, lafını kestirmeden ağzına tıkıverdi. Başka da hiçbir şey söylemedi ama buna karşılık çok daha fazlasını düşündü. Yine bir seferinde, Helbling acele etmeye niyetlenirken, “Ne? Hemen kalkmak mı istiyorsun? Hiç yatmasaydın bari! Sen iyisi mi kal yatakta; vaktinde kalkmak gülünç bir şey, deli saçması!

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Spinoza, Ruhun Dalgalanışları


Korkman için bir neden yok, öyle ya, Herr Hasler gayet sabırlı, cana yakın bir adam,” diye şakıdı kulağına bir karatavuk. “İyi söyledin, fevkalade güzel konuştun,” diye düşündü uykucu adam ve yatmaya devam etti ve bir kere daha, hakikaten muhteşem bir gecikmeye yol açtı, bu yüzden yine azar işitti; ama bunun hiçbir etkisi olmadı, zira karatavuğun da şakıdığı gibi, Herr Hasler gayet sabırlı bir insandı. Helbling, şaşırtıcı bir hazırcevaplıkla uyduruk mazeretlerini öne sürdüğünde, Herr Hasler sadece, “Özrü kabahatinden büyük,” dedi yine. Sabır ve tahammülün de er geç sonu gelir ama. İyilik ve hoşgörünün de sınırları vardır. Gitgide daha güzel ve daha bereketli gecikmeler hasıl olmaya başlayınca, sonunda Herr Hasler’in de sabrı taştı, bir kış ya da yaz vakti, burası o kadar da önemli değil, güzel bir günde Helbling’ e gidebileceği bildirildi; işten çıkarılmış olduğu anlamına geliyordu bu.



Kendisine bundan böyle ihtiyaç duymadıklarını kibarca çıtlatırlarken bir anlamda tümüyle özgür ve bağımsız hissetmesi için ona bir çağrıda bulunuyorlardı ve o güne dek işgal ettiği makamdan kibarca ayrılmasını ve başka bir yerde kendisine daha uygun bir iş aramasını içtenlikle rica ederek, ona, vermiş olduğu olağanüstü hizmetlerin yanı sıra, gerçekleştirdiği pek çok kıymetli gecikme için de şükranlarını sundular. Daha az çetrefil ve örtülü bir ifadeyle: Helbling, utanç içinde ve alaylar altında ya da alaylar altında ve utanç içinde ( eğer bu ikincisi daha uygun geliyorsa kulağa) kovuldu ve kovalandı ve o andan itibaren, işe geç gelen bir Helbling olmadı, uydurma mazeretler ve hazır-cevap bahaneler duyulmadı, Hasler’in de gecikmelere kızmasına gerek kalmadı, çünkü artık hiçbir uykucu, mahmur bir suratla karşısına çıkmadı. Şimdi Helbling canı çektiği sürece yatakta kalabilirdi, çünkü bu artık kimsenin umurunda değildi ve vakitsiz öten horozun başı kesilmişti.


Robert Walsler’in Gezinti adlı kitabından Helbling bölümü (113-117)