Felsefe, Kadın, Pdf Hayratı

Kadın Çirkinliğinin Tarihi

“Güzellik, sosyal bilimlerde sayısız incelemeye konu edildiyse de aynı durumun çirkinlik için geçerli olduğu söylenemez; sanki çirkinliğin yarattığı tiksinme, onun hakkındaki bilimsel çalışmaları da kirletecekmiş gibidir.” (David Le Breton)


Sosyoloji alanında doktora sahibi bir felsefe öğretmeni olan Claudine Sagaert, Kadın Çirkinliğinin Tarihi adlı kitabında çirkinlik kavramını antropoloji, sosyoloji, tarih ve felsefeden yararlanarak disiplinler arası bir yaklaşımla cinsiyet, toplumsal sınıflar, ırklar gibi verilerin kesiştiği noktada inceliyor. Tarih boyunca ortaya konmuş yazılı ve görsel eserlerde kadının nasıl çirkin olarak ifade edildiğini anlatmaya çalışıyor.


Aziz Thomas’ın “Kadın kusurlu ya da başarısız doğmuş bir erkektir” sözünü hatırlatan Sagaert, kadının erkeğe göre tanımlanışına örnek veriyor. (…) Güzelliğinden sorumlu olmayan; Tanrı veya erkek tarafından “güzelleştirilen” kadının “çirkinliğinin” ise tamamen kendisinin kabahati gibi algılandığını hatırlatan Sagaert, “fizikî güzelliğin, onun ruhunun aynası olmadığının” da bu algıyla iç içe geçtiğini not ediyor. (Ali Bulunmaz, Cumhuriyet Kitap Eki)


Kadın fiziksel olarak çirkin değilse bile ahlaken çirkindir, daima aldatıcı bir güçtür, eril ilişkileri allak bullak etmekle kalmaz, aynı zamanda kötülüğün de cisimleşmesine yol açar, bu yüzden tüm talihsizliklerin sorumlusu olarak cadı, günah keçisinin dişi imgesidir(!)



Efenim, kitabın önsözünü David Le Breton kaleme almış. Breton, çirkinliğin kadında bedenle, erkekte zekâyla ilgili kalıpyargılar yaratılarak gündeme geldiğini; bedenin “kusurlarının” örtülmesinde kadına annelik ve evliliğin “panzehir” olarak sunulduğunu vurguluyor. “Kadın daima sahnededir ve erkeklerin yargısına maruz kalır.”


Evlilik ve annelik, her zaman kusurlu olan bedeni yücelten panzehirlerdir; bu, sonsuza değin “kız kurusu” olma, erkeksilik ve erken yaşlanma korkusundan kaynaklanır; kadın grotesk ve itici bir figüre indirgenmiş olur. O, evlilik kuralını ihlal eder ve güzel olamaz; bir “‘erkeksi kadın”, bir “‘virago'” vb. dir. Çirkin olduğu gibi, entelektüel ya da isyankar kadınlar da, düşünce ya da zekalarını olduğu gibi eril değerleri de meşru olmayan bir şekilde sahiplenir. Çirkin kadınlar hala cadı, eşcinsel, yaşlı ya da fakir vb. kadınlardır. Tek kelimeyle, itaatkar olmayan kadınların hepsi çirkindir. Çirkinliğe yapılan referans cinsiyete dair klişeleri güçlendirmenin bir aracıdır. Güzellik, tarihsel olarak daha ziyade beyaz, güçlü, heteroseksüel ve üst düzey sosyal koşullara sahip erkeklere dikkat çeker. Çirkinlik ise, az çok küçük görülen sosyal kategorilere (köylüler, işçiler, “‘yabaniler” vs.), bilhassa da kadınlara ilişkindir. (Önsözden)


20. yy’ın başında kadın kesinlikle genç ve çekici olma buyruğuna tabi kılınmıştır; kuşkusuz daha önce hiç yaşanmadığı kadar büyük bir etkileme gücüyle bu buyruk önceki yüzyıllarda da var olmuştur. Kadının görevi ve ona yük olan cinsiyete dair buyruklar, erkeklerin hoşuna gitmesini içerir.


Yazar, “güzellik emperyalizmi” nden, kozmetik endüstrisinden, cazibe ticaretinden söz ediyor. Bugün kendisi olmaktan duyulan utanç vahşice bir pazarlama yoluyla kadınlara yayılıyor; bu pazarlama stratejisi, kadınların belki de hiç aldırmamış olduğu ciltlerinin telafisi imkansız “kusurları”na sürekli vurgu yapar, fakat aynı zamanda uygun ürün sayesinde mucizevi bir çözüm önerir.


Ve David Le Breton ile çıkışa doğru ilerleyelim: Bir kadın daima az çok temsil nesnesidir ve acımasızca görünüşü, gençliği ve öte dünyadaki kurtuluşa hiç erişemeyecek olması bakımından yargılanır. Cazibe ticaretinde bedeni ne kadar değerliyse o da o kadar değerlidir. Çirkinliğin hayali tehdidi pazarlama söylemine musallat olur ve kadını bir statü dayatmasına hapseder. Güzellikten kaçıp kurtulan her şey, kadını cinsiyet klişesine kapatmak için bir silaha döner. Claudine Sagaert’in bu konudaki katkısı, temsillerin sapkın oyununu göstermesi bakımından heyecan vericidir.


Çirkin veya çirkinlik kavramları ile sanatın bir araya gelmesi ilk bakışta mümkün gözükmese bile, estetik felsefesi veya sanat ontolojisi ile ilgilenen araştırmacıların başucu kitabı konumundaki eserlerden biri olan Umberto Eco‘nun “Çirkinliğin Tarihi”ni biri inceleyip yazsa, bize misafir olsa da okusak, öhöm.


Claudine Sagaert, Kadın Çirkinliğinin Tarihi’ni burayı tıklayarak indirebilirsiniz efenim, görüşmek üzere.


İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Kürt İsyanları / Tedip ve Tenkil