Kelimelerin Suistimali
Dil ve düşünme arasındaki ilişki çok eskiden beri merak edilen bir konu olmuştur. Iletisim, insanla insanın ve var olan şeylerin arasında birleştirici bağ kurar. İnsan ancak dil sayesinde başka insanlarla iletişimde bulunabilir. İletişim olmazsa insanlar bir araya gelerek toplum oluşturamazlar. Anlaşma olmadan toplumdan söz edilemez. Günümüzde lüks haline gelmiş olsa da anlaşmak için de anlatmaya ihtiyaç vardır. Yukarıda dili tanımlamaya çalışırken “işaretler sistemi” dedik efenim, yani her dil, onu konuşan insanlann tarihi oluş içinde oluşturdukları doğal bir şifre sistemidir aslında. Bunun da kendine özgü söyleyiş tonlamaları ve kuralları vardır. “İnsan dilin dışında düşünemez. Dil yalnızca bir iletişim aracı değildir; aynı zamanda bizi, kimliğimizi düşünce biçimimizi şekillendirir” diyen Locke, dilin işlevini “boş levha (tabula rasa)” imgesiyle ifade eder. Locke’ ye göre yeni doğmuş bir insanın zihni bomboş bir levhadır. Sonraki süreçte edindiğimiz fikirler ise duyularımız yoluyla elde edilir.
Locke, insan toplumsal bir varlıktır ve düşüncelerine fikirlerine temel olacak bilgileri deneyim yolu ile elde eder, der. Bu da tabii ki dil aracılığı ile gerçekleşir. Dış deneyim ve iç deneyimden söz eder. Dış deneyim, insanın duyu organları ile dış dünya ile temas ederek edindiği deneyimler; iç deneyim ise kendi iç dünyası ve zihni ile geliştirdiği deneyimlerdir. Locke ‘ye göre dış deneyimler yoluyla elde ettiklerimiz basit düşüncelerdir, biz bunları iç deneyimlerimiz ile harmanlayıp ya da ayırt edip ortaya kompleks düşünceler çıkarırız. İnsan dış dünyayı da dilin imkânlarıyla algılar ve sezer. İçle dış birleşir, iç içe girer ve ayrılmaz bütün olur. Bu konuda Aldous Huxley der ki: “Kelimeler, tecrübelerimizi dizdiğimiz ipliktir.”
Her dilin en küçük birimi olan kelime, sesle kavramın kaynaşmasıyla oluşur. Kelime ve kurallar, o dili konuşan insan kitlesinin dünya ve insanla ilişkilerine ve oluşturup yaşadıkları kültüre göre şekil kazanır. Insanlar bu cevrede bir araya gelerek hem dili oluştururlar hem de o dille deneyimlerini ve birikimlerini kendilerinden sonra gelen kuşaklara aktarırlar. Buna da kültür diyoruz. Sosyal bilgiler dersi aldığımız zamanlardan bugüne aklımıza kazınmış konulardan biri, millet varlığı dilin varlığıyla mümkündür. Ilkokul dördüncü sınıf bilgilerimle anlatacak olursam: ortak değerlerin oluşturulmasında, paylaşılmasında, nesilden nesile aktarılmasında, milletin varlığını devam ettirmesinde dil, çok önemli bir görevi yerine getirir. Çünkü millet olmanın birinci şartı, aynı dili konuşmaktır. O yüzdendir ki sosyolojik savaşın temel hedeflerinden biri, dilin tahribi ve zayıflatılmasıdır. Bir milleti içten yıkma yönteminde işe önce dilden başlanır. Yeni neslin kültürel değerleri öğrenmemesi ve bireylerin, kuşakların birbiriyle sağlıklı iletişim kurmalarını engellemek için ne gerekiyorsa yapılır. Bilindik strateji ve senaryo.
Bazı muhterem filozoflar konuşmaya sesli düşünme diyerek dil olmadan düşünülemeyeceğini, konuşulamayacağını ve iletişim kurulamayacağını ileri sürmüşlerdir. Örneğin Platon, “Düşünme içsel ve sessiz bir konuşmadır.” demiştir. Yani bir nevi düşünce, dilin bireysel kullanımıdır diyebiliriz. Kendisine belli bir biçim verecek anlatım kalıbı bulunmayan yerde düşünce de gelişemez. Dilin fikirlerin düşüncelerin ta kendisi olduğunu söyleyen Locke, “diğerleri ile iletişim kurmamızda dilin görevleri; fikirlerimizi başkalarına iletmek ve bunu rahat ve kolay bir şekilde yapabilmek ve bu yolla bilgi aktarımı yapmaktır. Eğer bunlardan biri gerçekleşmiyorsa dil kusurludur veya suistimal edilmektedir” diyor. Günümüzde yaşasaydı ve gözlerimizi, ruhumuzu kanatan o malum şiirlerden okusaydı belki de kitabının adını “Kelimelerin Suistimali” değil “Kelimelerin Irzına Geçenler” koymak ister ve o güruhu hicvederdi.
Politikada, sanatta, sosyal medyada, markette, yolda, hayatın her alanında kelimeleri suistimal ettikçe Locke’ ye bol rahmet diliyoruz. Kendileri diyor ki: “Bu suistimalin en belirgin hali, kelimeleri sadece belli fikirler ifade ederek ve daha da kötüsü hiçbir şey ifade etmeden kullanmaktır.”
Anlamak ve anlaşılabilmek iletişim için gerekli ve önemli dedik. Peki ağzınızdan çıkan kelimlere ne kadar dikkat ediyorsunuz? Locke, insanların yanlış fikirlerinin büyük bir bölümünün kelimelerin belirsizliğinden ve anlamlarıyla ilgili yanılgılardan kaynaklandığını söylüyor. “Kelimelerin anlamları her dilde konuşan insanların kafasındaki düşüncelere bağlıdır ve bu yüzden aynı dili konuşan kişiler için bile belirsizdir. Aynı dili konuşup aynı ülkede yaşayan insanlar bile anlaşmada zorluk çekerken buna bir de başka dili konuşanların ve yazanların farklı fikirleri, ruh halleri, gelenek görenekleri, söz sanatları eklenir ve bunların hepsi kelimelerin anlamını etkiler.”
Pekiii dil ve düşünce arasındaki bağlantıdan ziyade, ağzınızdan çıkan kelimelerin hayatınızı ne kadar etkilediğini hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz düşünün, zira bunu inceleyen psikolojinin bir alt dalı bile var: Psikodilbilim! Kurucusu da Noam Chomsky. Sözcüklerin evrenin o büyük boşluğu içinde neyi, nasıl titreştiriyorsa oradan aynı frekans ve güçle geri döndüğünü söylüyor. Bunun insan psikolojisi üzerindeki etkisi derinlemesine işlenmesi gereken, senelerdir de oldukça ilgimi çeken bir konu. Hatta kelimelerin suyu nasıl etkilediğini araştıran Dr. Masaru Emoto’ nun Sudan Gelen Mesaj kitabı ve konuyla ilgili belgeseli beni benden almıştı. Yeri gelmiş ve hatırlamışken sizlerle bu enteresan ve güzel belgeseli paylaşmak isterim:
http://evrenselfilmlerim.net/etiket/what-the-bleep-do-we-know-ne-biliyoruz-ki-altyazili-izle
Kelimelerin gücü ve etkisi birçok sektörde de kullanılıyor, siyaset, reklâmcılık, pazarlama vs. Amerika’da, İngilizce dili üzerinde araştırma yapılmış ve en ikna edici, güvenilir sözcüklerin: ‘Sen, para, kurtarmak, sonuç, sağlık, kolay, aşk, keşif, kanıtlanmış, yeni, güvenlik, garanti’ olduğu tespit edilmiş. Türkiye’ de nedir, bir bilgim yok.
Efenim konudan sapıp başka yerlerden çıkmadan; kitabı, dil-akıl ilişkisi ve kelimelerin hayatımızdaki etkisini anlamamız ve farkındalık yaratması açısından tavsiye ediyorum.
Ve ve ve dilin ve kelimelerin insan üzerindeki etkilerinden söz etmişken, ruhunuzu, gözünüzü kanatan kelime israfı ya da katliamı olarak gördüğünüz şiir veya yazıyı paylaşır mısınız? Benimkiler aşağıda!
Kelime suistimalinden gelebilecek siyasi yorumları düşünerekten, katliamı olarak sordum, dileyen suistimal olduğunu düşündüğü konuşma, söz ve yazıyı da paylaşabilir. Çimki özgürlük!
ben bir ayten tutturmuşum
oh ne iyi
aytenli içkiler içip sarhoş oluyorum
ne güzel
hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
biraz ayten sürüyorum
güzelleşiyor.
şarkılar söylüyorum
şiirler yazıyorum,ayten üzerine
saatim her zaman ya ayten’e beş var
ya ayten’i beş geçiyor
Çekil git karşımdan Rozê.!
Görmesin gözüm…
Bu ne çirkef bir hal…
Bu ne perişan durum…
Asimilasyon politikasına mı,
Yenik düştün Rozê..?
Nerede Xeftan'ın…
Şal'ın, Fistan'ın…
Ne bu süslü kıyafetler…
Ne bu kültüründen kopmuşluk…
Çırılçıplaksın inan gözüm de…
Üzerinde kendine ait birşey yok…
Burjuvaziye mi esir düştün yoksa…
Nerede kaybettin kendini Rozê…?
Hangi metropolde…
Hangi kent rehin aldı seni,
Özünden edip…
Kimlere kandın, hangi söze…
Ne kadar yabancısın kendine öyle
Bana, Coğrafyamı Giyinde de Gel Rozê…
Kürt kadını, Kendi Kıyafetinde Güzel …
Azad Penaber
Keşke okuma-yazmam olmasaydı da bu şiiri okumasaydım.
İki çay söylemiştik orada, biri açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Çiçek kuruduktan sonra yağmur yağdı.
Okusa çok beğeneceği bir kitapsın ama kapağa bakıp beğenmemiş.
Umutlar başka bahara.
bana bak
biz senle bunları aşcaz mı
kara görünecek mi
açıktan oraya yüzcez mi
bu bir cinayet değil ki
bu bir intihar
çekmişim tetiği
sürmüşüm ağzıma
çek çek hadi korkak
bir daha ağzına alcan mı
Bu şiiri bulunduğu kitapta ayak üstü okurken fotoğrafını çekmiştim, çoğu etcez yapcaz, domatesin kalbi kasapta, mikrofon sende kalsın falan filan gibi şeyler de okudum ve hepsi Sıla'ya ait.(xwedê mala te ava)
yıllar önce Wiittgeistein'in "Dil mi düşünceyi sınırlar yoksa düşünce mi dili sınırlar" soru üzerinde kafa yormuş sonrasında da cevabın dil, düşünceyi sınırlar, savı olduğunu öğrenince şaşırmıştım. Locke'un Tabula Rasa teoriside en sevdiğimdendi. sonra herşeyi deneyimlerle öğreniyorsak o zaman herkes aynı evresnel deneyimlere sahipse neden hepimiz aynı bilgiye sahip olmuyoruz diye sorgulamıştım. Chomski nin dil teorisni çözöeye çalışmış ama dilimi yutmuştum. Chomsky bir dava adamıdır. Anarşist filzof dünyada ilk konuşulan dili bulmak için çaba sarf etmeye devam ediyor. Geçit töreni gibi oldu. İyi ki yazmışsınız 🙂
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..
Hayir aglamiyorum gozume barzo kacti.
Sen onyedi yaşımsın……………..
Sen yirmilik dişimsin (cinsiyet manasindaki dişi……)
Sen yirmilik dişimsin
Adsız arkadaşlar yorumunuzun sonuna bir ad veya rumuz ekleyin lütfen. Kimin Kime sataştığını anlamak mümkün olmuyor. 🙂
"Düş'tüm", dedim
Hayir dedi kesince.
Düş olsan fark etmezdim seni..
Sevgim sana güc veriyor mu diye sordum.
Başini cevirdi yüzünde kalmamiş takatle
Hayır dedi inatla
Öyle olsa,
yıkılmazdim her "seni seviyorum" deyişinde…
"Özledin mi beni" dedim.
Sustu
Nefesini en derinden aldi ve
"Özlenmez mi" dedi
Git dedim
Gitti…
Sen kaldikca genişliyor bu dünya
ve ben kayboluyorum ucsuz bucaksizliginda
Hayir dedi , sertce
Gidersem, kahraman olurum
Kalirsam senin…
Küserim dedim,
kırılgan cocuklugumun siteminde.
Hayir, dedi,gülerek…
Küsmek,susmayi göze almaktir
Ama sen korkarsin kendi sessizliginden ve susamazsin
Gel dedim o zaman
Sesim fısıltı gürültüsünde
Gel…
Durdu
Hayır dedi
Gelirsem Biter Aşk..
Kahraman Tazeoğlu
Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz…
Bu arada bloğunuzla yeni tanıştım ve çok da memnun kaldım. Bundan sonra buralarda olacağım kendi google hesabımla. Gözleri kanatan şiir için de özürler olsun efendim :((
Canan
sözler sağanak bu avluda
yağmur bacaklı
koca gözlüklü
bir kız
ağlıyor
tenhada kibirli masallar
yazısı çirkin
yüzü kayıp
dişe dokunur tek
müşteri yok
kana karışmış
yalnızlıklarım
açık kalmış sayfada
esrik rüzgâr
Dedi Enver Aysever ve edebiyat dünyasının…
Merhaba LoraRolan Kurdikan
Merhaba lora sanırım annen bizi terketti.
Ne minarelerde bir sela okundu
nede kilise çanları duyuldu.
Kimsesiz düşlerin karanlığında yapayalnız kaldık
Sanırım biz hep üşüyeceğiz lora
geceleri sırtımıza yorgan atanımız'da yok.
bir tas su verenimiz bile kalmadı.
Tanrı bizi unuttu lora
Hiçbir peygamber kucak açmadı
Bütün dinler bizi aforoz etti
Oysa gökyüzünde kuşlar hala uçuyor
İnsanlar sonbahara hazırlanıyor
Sevgili kızım annen bizi bıraktı.
Bunu sana anlatmam uzun sürecek biliyorum.
Ama dünya durdu
Biz öldük.!
Dağların gözyaşları içimize aktı
Yıldırımlar tepemize düştü.
Lora ben, ne annene, nede sana
ihanet etmeyeceğim.
Olurda ölmeyi beceremezsem
Yeryüzünde başka hiçbir kadın dogurmuyacak seni.
Aman aman nerelere geldik daha az evvel Ahmed Arif okuyorduk
Hadi bana baba yap sevgilim
Nasılsa kimse anlamıyor dilimizden
Üstelik ben baba demeyi unutmuşken
Bana baba yap
Varsın bizi deli zannetsin herkes
Muhsin Ünlü kafayı hiç sıyırmadı
Kediler hakikaten rasyoneldi sevgilim
Babalarda rasyonel
Hadi sen baba yap bana
Ben gözyaşlarımı tekrar sileyim
Soba yakmış içimde sesin
Bak ben bu yüzden üşümuyorum
Üşütmüyorum kafayı
Bana baba yap sevgilim
Henüz kızına hiç sarılmamış babalar
Hiç babasının omuzunda alğamamış kadınlar biliyorum
Ama sen bana baba yap
Babamın bana okuttuğu takvim yapraklarına yazıyorum ben şiirlerimi
Sen benim kızım ilk göz ağrım
İlk baba hissetirenim
Şimdi kim çıkıp anlamaya çalışacak halimizi
Kim yıkacak bu aramızdaki nemli duvarları
Onlar bilmez sevgilim
Onlar anlamaz halden
Belkide Oğuz Atayın intiharı gibi saklı kalmalıydı bu sevgimiz
Seni sevmek bi nevi intihar gibi değilmiydi zaten.?
Ben saç tellerinden asarken kendimi
Sırf canın acımasın diye ölümümü sansürleyecegim
Kediler hep rasyoneldi sevgilim
Babalarda öyle
Ama sen yinede bana baba yap.
Bunu sen ıstedın 🤣🤣
Bu arada favorim olan şaheseri buraya bırakmak isterim;
Dam Üstünde Unuler
Tombul Tombul Memeler
Zalımoy Gelir
Zalım Zalım Zalım
Memeler Baş Kaldırmış
Kavuşmuyor Düğmeler
Zalımoy Gelir
Zalım Zalım Zalım
Gökte Yıldız Ellidir
Elliside Bellidir
Zalımoy Gelir
Zalım Zalım Zalım
İstanbul ne güzel bir il
İstanbul'da yaşardayımgil amcamgil
Yazın tatil kışın tatil
İstanbul ne güzel bir il
Ajdar Anık
Bu şiir aşkına benden etkilen Salome
Ideolojik olarak günahım kadar sevmediğim bir şairin sözlerini hatırlattı bana"insan eşref î mahlukattır derdi babam"
Ne kadar da haklıymış. 🙈
Azad Penaber ve Occo Mahabad gibi gereksizler :"Kötü şiir nedir"in cevabidirlar. Ama xalqimiz Şiiri bilmedikleri için onlari alkişliyarak arşa çıkarttı. Salak bir toplumuz vesselam 🙈
Siz zekisiniz efem, bence hazmetmemissinizdir. 😂