Edebiyat

Kelimelerin Suistimali

Efenim nasılsınız? Halinizi hatrınızı sormayınca eleştiriyor, sorunca da cevap vermiyorsunuz, alınıyorum. Gelin kelimeler ve dil üzerine hasbihal edelim. Nedir dil? Kabaca, herhangi bir düşüncenin, niyetin açığa vurulmasını, dolayısıyla bir zihinden başka bir zihine aktarılmasını sağlayan işaretler sistemidir diyebiliriz.

Dil ve düşünme arasındaki ilişki çok eskiden beri merak edilen bir konu olmuştur. Iletisim, insanla insanın ve var olan şeylerin arasında birleştirici bağ kurar. İnsan ancak dil sayesinde başka insanlarla iletişimde bulunabilir. İletişim olmazsa insanlar bir araya gelerek toplum oluşturamazlar. Anlaşma olmadan toplumdan söz edilemez. Günümüzde lüks haline gelmiş olsa da anlaşmak için de anlatmaya ihtiyaç vardır. Yukarıda dili tanımlamaya çalışırken “işaretler sistemi” dedik efenim, yani her dil, onu konuşan insanlann tarihi oluş içinde oluşturdukları doğal bir şifre sistemidir aslında. Bunun da kendine özgü söyleyiş tonlamaları ve kuralları vardır. “İnsan dilin dışında düşünemez. Dil yalnızca bir iletişim aracı değildir; aynı zamanda bizi, kimliğimizi düşünce biçimimizi şekillendirir” diyen Locke, dilin işlevini “boş levha (tabula rasa)” imgesiyle ifade eder. Locke’ ye göre yeni doğmuş bir insanın zihni bomboş bir levhadır. Sonraki süreçte edindiğimiz fikirler ise duyularımız yoluyla elde edilir.


Locke, insan toplumsal bir varlıktır ve düşüncelerine fikirlerine temel olacak bilgileri deneyim yolu ile elde eder, der. Bu da tabii ki dil aracılığı ile gerçekleşir. Dış deneyim ve iç deneyimden söz eder. Dış deneyim, insanın duyu organları ile dış dünya ile temas ederek edindiği deneyimler; iç deneyim ise kendi iç dünyası ve zihni ile geliştirdiği deneyimlerdir. Locke ‘ye göre dış deneyimler yoluyla elde ettiklerimiz basit düşüncelerdir, biz bunları iç deneyimlerimiz ile harmanlayıp ya da ayırt edip ortaya kompleks düşünceler çıkarırız. İnsan dış dünyayı da dilin imkânlarıyla algılar ve sezer. İçle dış birleşir, iç içe girer ve ayrılmaz bütün olur. Bu konuda Aldous Huxley der ki: “Kelimeler, tecrübelerimizi dizdiğimiz ipliktir.”


Her dilin en küçük birimi olan kelime, sesle kavramın kaynaşmasıyla oluşur. Kelime ve kurallar, o dili konuşan insan kitlesinin dünya ve insanla ilişkilerine ve oluşturup yaşadıkları kültüre göre şekil kazanır. Insanlar bu cevrede bir araya gelerek hem dili oluştururlar hem de o dille deneyimlerini ve birikimlerini kendilerinden sonra gelen kuşaklara aktarırlar. Buna da kültür diyoruz. Sosyal bilgiler dersi aldığımız zamanlardan bugüne aklımıza kazınmış konulardan biri, millet varlığı dilin varlığıyla mümkündür. Ilkokul dördüncü sınıf bilgilerimle anlatacak olursam: ortak değerlerin oluşturulmasında, paylaşılmasında, nesilden nesile aktarılmasında, milletin varlığını devam ettirmesinde dil, çok önemli bir görevi yerine getirir. Çünkü millet olmanın birinci şartı, aynı dili konuşmaktır. O yüzdendir ki sosyolojik savaşın temel hedeflerinden biri, dilin tahribi ve zayıflatılmasıdır. Bir milleti içten yıkma yönteminde işe önce dilden başlanır. Yeni neslin kültürel değerleri öğrenmemesi ve bireylerin, kuşakların birbiriyle sağlıklı iletişim kurmalarını engellemek için ne gerekiyorsa yapılır. Bilindik strateji ve senaryo.


Bazı muhterem filozoflar konuşmaya sesli düşünme diyerek dil olmadan düşünülemeyeceğini, konuşulamayacağını ve iletişim kurulamayacağını ileri sürmüşlerdir. Örneğin Platon, “Düşünme içsel ve sessiz bir konuşmadır.” demiştir. Yani bir nevi düşünce, dilin bireysel kullanımıdır diyebiliriz. Kendisine belli bir biçim verecek anlatım kalıbı bulunmayan yerde düşünce de gelişemez. Dilin fikirlerin düşüncelerin ta kendisi olduğunu söyleyen Locke, “diğerleri ile iletişim kurmamızda dilin görevleri; fikirlerimizi başkalarına iletmek ve bunu rahat ve kolay bir şekilde yapabilmek ve bu yolla bilgi aktarımı yapmaktır. Eğer bunlardan biri gerçekleşmiyorsa dil kusurludur veya suistimal edilmektedir”  diyor. Günümüzde yaşasaydı ve gözlerimizi, ruhumuzu kanatan o malum şiirlerden okusaydı belki de kitabının adını “Kelimelerin Suistimali” değil “Kelimelerin Irzına Geçenler” koymak ister ve o güruhu hicvederdi. 



Politikada, sanatta, sosyal medyada, markette, yolda, hayatın her alanında kelimeleri suistimal ettikçe Locke’ ye bol rahmet diliyoruz. Kendileri diyor ki: “Bu suistimalin en belirgin hali, kelimeleri sadece belli fikirler ifade ederek ve daha da kötüsü hiçbir şey ifade etmeden kullanmaktır.”


Anlamak ve anlaşılabilmek iletişim için gerekli ve önemli dedik. Peki ağzınızdan çıkan kelimlere ne kadar dikkat ediyorsunuz? Locke, insanların yanlış fikirlerinin büyük bir bölümünün kelimelerin belirsizliğinden ve anlamlarıyla ilgili yanılgılardan kaynaklandığını söylüyor. “Kelimelerin anlamları her dilde konuşan insanların kafasındaki düşüncelere bağlıdır ve bu yüzden aynı dili konuşan kişiler için bile belirsizdir. Aynı dili konuşup aynı ülkede yaşayan insanlar bile anlaşmada zorluk çekerken buna bir de başka dili konuşanların ve yazanların farklı fikirleri, ruh halleri, gelenek görenekleri, söz sanatları eklenir ve bunların hepsi kelimelerin anlamını etkiler.”


Pekiii dil ve düşünce arasındaki bağlantıdan ziyade, ağzınızdan çıkan kelimelerin hayatınızı ne kadar etkilediğini hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz düşünün, zira bunu inceleyen psikolojinin bir alt dalı bile var: Psikodilbilim! Kurucusu da Noam Chomsky. Sözcüklerin evrenin o büyük boşluğu içinde neyi, nasıl titreştiriyorsa oradan aynı frekans ve güçle geri döndüğünü söylüyor. Bunun insan psikolojisi üzerindeki etkisi derinlemesine işlenmesi gereken, senelerdir de oldukça ilgimi çeken bir konu. Hatta kelimelerin suyu nasıl etkilediğini araştıran Dr. Masaru Emoto’ nun Sudan Gelen Mesaj kitabı ve konuyla ilgili belgeseli beni benden almıştı. Yeri gelmiş ve hatırlamışken sizlerle bu enteresan ve güzel belgeseli paylaşmak isterim:

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  "Anlam, Kullanımdır."


Kelimelerin gücü ve etkisi birçok sektörde de kullanılıyor, siyaset, reklâmcılık, pazarlama vs. Amerika’da, İngilizce dili üzerinde araştırma yapılmış ve en ikna edici, güvenilir sözcüklerin: ‘Sen, para, kurtarmak, sonuç, sağlık, kolay, aşk, keşif, kanıtlanmış, yeni, güvenlik, garanti’ olduğu tespit edilmiş. Türkiye’ de nedir, bir bilgim yok.


Efenim konudan sapıp başka yerlerden çıkmadan; kitabı, dil-akıl ilişkisi ve kelimelerin hayatımızdaki etkisini anlamamız ve farkındalık yaratması açısından tavsiye ediyorum.


Ve ve ve dilin ve kelimelerin insan üzerindeki etkilerinden söz etmişken, ruhunuzu, gözünüzü kanatan kelime israfı ya da katliamı olarak gördüğünüz şiir veya yazıyı paylaşır mısınız? Benimkiler aşağıda!




Kelime suistimalinden gelebilecek siyasi yorumları düşünerekten,  katliamı olarak sordum, dileyen suistimal olduğunu düşündüğü konuşma, söz ve yazıyı da paylaşabilir. Çimki özgürlük!