Gezi Notları

Nav, Silem, Bel Dam ve Yol Manzaraları

T. F. Aristova, Kürtlerin Maddi Kültürü isimli kitabında, İran Kürdistanı ‘nın dağlık Hewraman bölgesindeki yerleşim yerlerinin, nehir kenarlarından vadilerin tepelerine doğru taş yapılarla kurulu olduğunu anlatmıştı. Biz de gitmiş, görmüş, büyülenmiştik.


Zagros Dağları’nın derinliklerinde, vadilerin dik yamaçlarında, rakım yüksekliğinden kaynaklı kulaklara dolan basınçla, ine çıka yolumuza devam ettik. Takside Iran Kürdistanı ‘na has ezgiler, tıkanan kulağımdan ruhuma doğru süzülmek için yer arıyordu. Şoför ile sohbet ediyorduk, benzin bir lira imiş.


Hewraman bölgesi, pirleri, dervişleri, zikirleri o meşhur uzun tespihleri, basamak basamak taş evleri ile aklımda yer etti.



Bu topraklar, geçmişte Zerdüştlük açısından da önemli bir yere sahipmiş. Goranice ile yazılmış Zerdüşt metinleri bu bölgede çok yaygın. Geçen yazımda söz ettigim Hewraman’ın “Ateşin Yükseldiği Yer” demek olmasını şimdi, yolda düşünerek daha iyi kavrayabiliyorum. Zerdüştilik’te ‘hur’ ateş, ‘aman’ da yükselmek, kalkmak anlamına geliyor, puzzle parçaları şimdi yerini buldu. Fakat bu bölgede şu an yaşayanların büyük bir kısmı Şafiî imiş.


Iran Kurdistanı ‘nda tarih boyunca, Medler, Akameniler, Partiyalılar ve Sasaniler gibi birçok halk ve kültür egemen olmuş. Giyim, dil ve yaşam biçimlerini korumaları enfes. İnsan gerçekten hayret ediyor. Her evin damı, bir diğer evin avlusu olacak şekilde. Basamak basamak…



Yolumuza devam ediyoruz. Uraman Taht’tan da geçen ve güneye doğru vadi boyunca akan, şoförün dediğine göre ismi Sirvan olan nehri takip ediyoruz. Sirvan, Irak’a, Darbandikhan’a dökülüyormuş. Abinin telaffuzu ile Silem, nehir kenarına kurulu bir köy. Sonra, bazı yerlerde Selin köyü dediklerini duydum. Yapı olarak yine benzer taş basamak evlerden oluşuyor.





Silem / Xalo Mohammed


Ardından Nav Köyü. Şaho Dağı ‘nın hemen karşısındaki bir vadinin içerisinde, harika bir doğal görünüme sahip. Dik kayalıklar ve uçurumlarla beraber burada dikkatimizi çeken bir diğer şey ise evlerin yapımı. Önce, yere gömülü şekilde demirden bir iskele kuruyorlar, daha sonra evi taşlarla örmeye başlıyorlar. Köyde bir çay molası verdik.





Nav Köyü, Azad’ın benzetmesi ile bizim Nusaybin’deki Beyaz Su’yun biraz daha gelişmiş hali. Çay ve akan suyun sesi eşliğinde dinlendikten sonra, taksiye atlayıp yolumuza devam ettik. İnanılmaz bir doğa, yeşillik ve sonu gözükmeyen Sirvan Nehri… Yüksek dağları delip tüneller arasından geçiyoruz, aydınlık birden karanlığa bürünüyor, tünellerde ışık yok. Birkaç defa tünellerde koşan atlarla karşılaştık, şahane idi. Yol boyunca birkaç yerde durup harika doğayı fotoğrafladık.








Paveh’e doğru yol alırken acıktığımızı hissettik. Sadece su boyunca uzanan bir yol ve ıssızlık, yemeği nereden bulacaktık? Derken şoför abi bizi “Bel Dam” dediği yere götürmeden, hemen yolun solunda, baraka gibi bir yere götürdü. Orada yemek olacağı inanın aklınıza gelmez. Arka tarafında bir alabalık tankı ve içerisinde kebap vb ürünlerin olduğu bir dolap vardı. Yolu düşecek olanlara kebabı değil, balığı tercih etmelerini öneririm. Bir büyük alabalık, yanında 7up ve patlatmalı ekmek, yaklaşık 20₺, oldukça doyurucu. İnsanlar hala 7up tüketiyor, bu mutlu eden bir detay. Yeri gelmişken ilgimi çeken bir diğer konu, yemeklerin yanında bizde nasıl tuz, karabiber vs var ise burada ekstra olarak sumak var. Bölgede yetişen sumak oldukça güzel ve ekşi imiş gerçekten, yöre halkı seviyor.



Bel Dam dediğimiz yere vardık. Dağı delen bir tünel içersinde sergi ve kayıklara, teknelere binen insanlar, enfes bir manzara ile karşılaştık.






Burada gezerken Kîmya ve kardeşi ile tanıştım. Epey bir sohbet ettik, çok tatlı bir arkadaş. Ailesiyle birlikte beni Kirmanşah ve Paveh’e davet ettiler. Tam kaçacaktım ki Azad’ın, “Rahat dur, bela açma başıma burda da!” sesi geldi :)) Sarılarak vedalaştık ve kadraja birkaç anı bıraktık.



Ve eski peugeotumuzla dağları yara yara, enfes manzara eşliğinde Paveh’e doğru yol aldık…


İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Feleğin Çemberi ve Sericomyrmex Radioheadi