Ötenazi Hak Mıdır?
Okuduğumuz, haberlerde izleyip tanık olduğumuz kadarıyla ötenazi talebinde bulunan insanların en çarpıcı ortak yanları; çaresizlik. Çaresizlik kavramına birçoğumuz aşina oldugumuzu düşünüyoruz ama bu yazıyı okuyorsanız şayet hâlâ o insanlar kadar çaresiz kalmamışsınızdır demektir. Insanlar bazen içinde bulunmadıkları hayatı gayet rahatça ve gamsızca eleştirme hakkını kendilerinde bulabiliyorlar malumunuz.
Ötenazi (Yunanca: ευθανασία – ευ, eu, “iyi, güzel”; θάνατος, thanatos, “ölüm”), aslında yeni değil, Antik Yunan döneminden beri var olan bir uygulama. Hipokrat yemini gereği hasta ölmeyi istese bile bir doktorun hastasını ölümüne terketmesi ya da ölmesini sağlaması yasaktı ve bu durum toplumda o zaman da hoş karşılanmazdı. Ötenaziyi yani Antik Yunan’da güzel ölüm denilen bu olayı açıklayacak olursak; hastanın tedavilere yanıt vermediği ve dayanılmaz acılarla baş ettiğine emin olunduğunda başvurulan acısız veya en az acısız şekilde ölmelerine yardımcı olunması işlemidir. Bunun birçok farklı yöntemi vardır. Aktif ötenazi ve pasif ötenazi olarak iki ayrı çerçevede incelenen bu kavram, birçoğumuza kabul edilemez gelse de aynı koşullarda kalmadan bu konuda eleştirmeyi ya da kınamayı kendi adıma imkansız görüyorum ama bildiğim bir doğru var ki; insanın kendi hayatını sonlandırmak isteyecek raddeye gelmesi hak verirsiniz ki kolay gerçekleşmez.
Bu raddeye gelmiş bir insana bakıp içten içe yaşadıkları -tiksinti benzeri- acıma duygusu ile “Allahın verdiği canı sen mi alacaksın? Bu da onun bu dünyadaki sınavıdır.” diyenlerin sayısını tahmin edebiliyorsunuzdur. Bu “acısız ölüm” yöntemi dört büyük din tarafından da kabul edilemez bir eylem. Hepsinin ortak yanı inandıkları tanrının insana can veren olduğu ve ancak tanrının verdiği canı alma yetkisine sahip olduğudur. Bu durum dinlerin varoluşundan beri böyle süregelmiş ama son yıllarda protestan din adamlarının ötenazi savunucusu olmasıyla tartışmalara yeni ve farklı boyutlar kazandırmıştır.
Birçok ünlü düşünür, yazar, çizerin de ötenazi savunucusu olduklarına tarih şahitlik etmiştir efenim. Örneğin; Eflatun, Aristo ve Zeno yaşama imkanı olmayan hastaların tedavilerini devam ettirmenin sadece kentin (Antik çağdaki polislerin) kaynaklarını tüketmek olduğunu söyleyerek hastaların tedavilerinin yapılmamasını önermiş, pasif ötenazi savunuculuğunu yapmışlardır. Montaigne ise tanrının bizi yaşamın ölümden daha kötü olduğu bir duruma düşürerek bize ölme izni verdiğini söylemiş, ötenaziyi savunanlardan olmuştur. Ötenazi konusundaki en çarpıcı görüşlerden birine sahip kişi de David Hume’ dir. “İntihar Üzerine” isimli denemesini okuyanlar hatırlayacaktır; kişinin sefil bir hayatı sırf yaratıcısını mutlu etmek için sürdürmeye çalışmasını öngören dini görüşe karşı çıkmış ve kişilerin otonomilerine ve özgürlüklerine vurgu yapmıştır.
Nietzsche de Hume’nin, otonomi sahibi kişilerin, toplumsal faydalılıklarını ve hazlarını yok eden bir hastalığa sahiplerse ölümlerine karar verebilme hakkına sahip oldukları, görüşünü benimsemiştir. (Çok mantıklı değil mi?) Hume’nin aksine Immanuel Kant için intiharın hiçbir çeşidi kabul edilemezdir (Bunu söyleyince aklıma hep o malum videodaki “Bunlar egitilmezdir!” lafı geliyor) çünkü onun ahlak teorisi intiharı kesin bir şekilde reddeder. 19. yüzyılda Darwinizmin toplum tarafından benimsenişi ile birlikte “kutsal yaşam” kavramı önemini yitirmeye başlamış, bu durum da ötenazi savunuculanın sayısını yükseltmiştir. Bunun yanı sıra doğal seçilimin, suni olarak insan türü üzerine uygulanması açısından, ötenazinin ‘istenmeyen, doğal olarak kurtuluş şansı az olan’ belirli hasta grupları ve toplumsal gruplar üzerine uygulanması tartışması da Darwinizmin yükselişiyle belirgin bir seviyeye ulaşmıştır.
Günümüzde ötenazi savunucuları ve ötenazi karşıtlarının farklı argümanlarla konuyu gündemde tutmalarıyla beraber ötenazi dünya çapında tanınan bir uygulama haline gelmiş, bazı ülke ve eyaletlerde yasal hale gelmiştir. Efenim bknz. Hollanda, Belçika Teksas. (Haber spikerliği tekliflerine açığım.) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre Türkiye’de Ötenazi -tabii ki- yasaklanmıştır, ötenazi için yardım eden birey ya da bireylerin cinayet suçlamasıyla ömür boyu hapsi istenmektedir ama ülkede gün içerisinde çok farklı şekillerde cinayetlere kurban gidebilir ya da ilaç tedavinizi karşılayamadığınız için ölebilirsiniz. Bunlar tamamen yasal efenim.
Eee dostlar, insan düşünebilen özgür bir varlıktır, yani ben öyle düşünmek istiyorum ve her bireyin kendi yaşamı üzerinde söz hakkı olmalıdır. Ötenazi her kendini kötü hisseden bireye ölüm kapısı açan bir uygulama değildir, öncelikle bunu kavramamız gerekir. Biyolojik varlığı kendisine ve çevresine fiziksel veya ruhsal olarak katlanılmaz acılar veren, hiçbir tedaviye cevap vermeyen, doktor raporlarıyla durumun inandırıcılığı tasdiklenmiş olan çaresiz insanların, kişinin ve yakınlarının da rızasıyla talebi değerlendirmeye alınır ve zaman alan bir prosedür süreci başlatılır.
Bu süreçte ötenazi uygulaması için başvurulan kurum tarafından yönledirilen görevliler, hasta ve hasta yakınları ile temaslarda bulunup sürecin işleyişini anlatır, emin olup olmadıklarını gözlemlerler. Hasta ve hasta yakınları bu süreç içerisinde aynı fikirde iseler işlem başlatılır ve hastaya ‘acısız bir ölüm’ için yardım edilir. Olay budur. Yani eğer içinizde ötenazinin yaygınlaşmasının tehlikelerini düşünenler varsa, bu sürecin hemen sonuçlandırılmadığını ve talebin kabul edilmesi için geçerli sebeplerin olduğuna başvuru merciilerinin ikna edilmeleri gerektiğini dikkate almalısınız, alınız.
Yaşamak kadar ölmek de kolay değildir efem ve ötenazi yapmak isteyip parası veya yolculuk imkanı olmadığı için başka ülkelere gidemeyen yüzlerce insan var. Yüzlerce insan hiç istemediği halde katlanılmaz acılarla yaşamak zorunda bırakılıyor ve bunu sırf tanrıyı memnun etmek isteyen bir güruh yüzünden sonlandırma hakkından men edilmeye çalışılıyor. Hepimizin bir durup düşünmesi gerekiyor, bu kadar acıya neden katlanmak zorunda kalsınlar? Üstelik de hiçbir çareleri kalmamışken.
Son olarak, ötenaziyi derinlemesine ele alan bir film önerisinde bulunmak isterim: Alejandro Amenabar‘in, Ramon Sampedro’nun gerçek yaşam öyküsünü anlattığı kitabından esinlenerek sinemaya aktardığı çok değerli filminin adı “İçimdeki Deniz”. Aslında Sampedro, henüz 20 yaşında İspanya kıyılarından bir Norveç gemisine atlayarak çıktığı dünya yolculuğuyla, hayata bağlılığını ortaya koyuyor. Sampedro’nun son günlerine tanık olduğumuz İçimdeki Deniz, araya serpiştirilen geri dönüşlerle, “o anın” gerginliğini vermeyi başarıyor. Daha fazla spoiler vermeden sizleri filmi izlemeye davet ediyorum.
Sizce ötenazi hak mıdır yoksa suç mudur?
Not: “Ötanazi” diyemedigim için bütün yazıyı “ötenazi” olarak yazdım, çemkirmeyiniz. Sevgiler, kalpli emojiler.
Yaziyi okudum ve fikrim degismedi. Cikmadik candan umit kesilmez Salome Hanim. Sevgiler
Bu filmi geçen sene izlemiştim ve gerçekten çok etkilenmiştim. Mutlaka izlenmesi gereken başyapıtlardandır fikrimce. İnançlı biri olmama rağmen yazınız beni etkiledi sayın blogger, çok doyurucu bir içerik olmuş. Teşekkürler, iyi çalışmalar.
Birey kendi iradesi dışında hayata geliyorsa; kendi iradesiyle de yaşamına son verme hakkını elde edebilir. İdam isteriz diyen bir halk varsa bireylerde ötenazi isteme talebinde bulunmna hakkına sonuna kadar sahiptir.
Bu arada filmi daha önce bir kaç defa izlemiştim bugün tekrar hatırlattığın için teşekkür ederim. Bende hemen izlemeye başlıyorum..
Dünya genelinde giderek yaygınlaşmaya devam eden ötanaziyi ciddi bir sağlık problemi olmayan insanlar tarafından da artık dile getirildiği bunlara Örnek olarak İngiltere’de bir seri katil ve tecavüzcünün içinde bulunduğu psikolojik acıları ve bu acıların son bulması için başvurduğunu ve red edildiği, bir başka olayda ABD’de yaşayan 75 yaşındaki bir kadının daha fazla yaşlanmak istemediğini belirterek yaşamına son verme talebinin kabul edildiği bilinmektedir. Türkiye de yapılan bir araştırma sonucu doktorların yüzde 20sinin hemşirelerin ise yüzde 25’inin en az bir kere ötanazi isteği aldıklarını gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Stephen Hawking'in çevremdekilere katkı yapmak yerine yük olduğumu hissediyorsam ötanaziyi düşünebilirim demesi de son yıllarda insanlar arasındaki tartışmayı alevlendiren nedenlerden biri olmuştur. Ötanazi bir haktır ve kesinlikle tanınmalı..
Yazıyı okuyup beğendikten sonra en sevdiğim dostumdan biri olan cancağızımın yazdığını öğrenmek ayrı bir mutluluk tabii ama hiç şaşırmadım ee ne de olsa insan yedisinde neyse yetmişinde de o olur demişler…Başarılarının devamını ve daimini diliyorum biricik dost ❤️
Hiçbir hastalığı olmayan insanlar dahi bu kadar memnuniyetsizken yaşamaktan, türlü acılar çeken hasta insanların yaşamaktan memnun olmasını beklemek doğru mu sanki? Ötanazi haktır ve bu haktan mahrum edilmemelidir insanlar.
Ölmenin bin yolu olsa da, sosyal devlet nezdinde böyle bir ölüme gitmenin yolu yoktur. İnsanlığın böyle ilerleyeceğini düşünen alt sınıflar(devletler) büyük bir yanılgı içindedir. Ne yani kişi kendini öldürmemeli, kendisini öldürmek için kimseden yardım almamalı mı? Mutlu aşk, mutlu sevgi, mutlu gözyaşı, mutlu sevinç varken neden mutlu ölüm olmasın?
Ölümüne özgür olmayan birey devletin yetiştirdiği asalaktır. Her kes kendine yeter, hiç kimse bir ölüm için farklı bir bireyden ölüm dilemez, ölümü isteyen kişide mağlubiyetin kibri yoktur aksine zaferin sarhoşluğu vardır. Ötenazi durumu nasıl olur da engellenir, yani bu durum devletlerin bireyi düşünen mükemmeliyetçi bir yapı de olduğunu mu gösterir?(he canım) Bu duruma Apê Saramago ile devam edelim "Ölüm bir varmış bir yokmuş." Kitabının konusunu bu tarafa bükelim ölümü olmayan bir dünya ve ölümü arayan sosyal devlet, sonsuzluk isteği hastalık olmadan hastalığı, günah veya zaaf olmadan cehennemi getirir. Devlet dediğimiz güruh ölümü olmayan dünya için ölüm arayacak!! Ötenazi durumunda ölüme engel olan devlet neden ölümü olmayan dünya için ölümü ve ölümün lütfunu istesin ki? Sartre ne diyordu:" İnsan, özgür olmaya mahkûmdur, özgürlüğün ne dışı ne de tözü vardır." Ama yine de özgürlüğe mahkûm olan insan ölüme olan isteğini neden ertelesin ki? Ya da bir grup neden onun önüne geçebilsin?
Ölüm nezaketen kabul edilir, ölüme başkaldırı beraberinde zevksizliği de getirir, (valla ben olsam ölümü ararken kıkırdarım) istemeyi düşlüyorum… İstemeyi düşlüyorum… istemeyi düşlüyorum… bu belirgin bir arzu bunu sadece istediğim şeye yöneltirsem neden sonuç kaçınılmaz olsun ki. Sanırım ölümlerin yerini fikirler alır. Konudan kopmuş olabilirim; ama ölüm Kirilov'un isteği gibi olmalı, fazlalık olduğumuzu düşünen düşünürler farkında değiller Oblomovvari insanların dünyayı ve hayatı çekilmez kıldığını.(Keşke Oblomov olsaydım)
Kısacası bu dünya bir cehennem ölmek için de yaşamak için de.
Ahmed Şamlu'ya değinelim.
"İnsanlar ve dünyalarının kokusu
tümüyle
bir cehennem;
bir kitaptan
kelime kelime
ezberlemiştim bunu."
Ölümü istemek maceranın sonu mu başlangıcı mı, burada kuralsız, tereddüte ve yalnızım.
Çağımız artık “dinsel ikiyüzlülük” çağı oldu. Küçücük çocuklara bahsini dahi etmek istemediğim şeyler yapılırken olanları izleyen, hatta kader inancınıza göre bundan bizzat mesul olan tanrınız sizi cehenneme atmasın diye aklınızı da vicdanınızı da kapatıyorsunuz. Kişinin kendi yaşamına son verme isteği devlet ya da kutsal yasalarınızı bağlamaz. Ötanazi karşıtlığı yapanların çoğu, yatalak bir yakınına uzun süre bakmak zorunda kalsa içinden dualar etmeye başlar ölsün de kurtulalım diye. Dayanılmaz derecede acı çeken birinin yaşamasını istemek tek kelime ile sadizmdir.
Yazınız çok güzel ve doyurucu olmakla birlikte, ötenazi ile ilgili sabit düşüncelerimde en ufak bir değişiklik yapmadı çünkü zaten oldum olası ötenaziyi bir hak olarak düşünmüşümdür. Bir gün tıbbi tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanırsam ve katlanılmaz acılara dayanmak zorunda kalırsam, ne kendime ne de sevdiklerime haksızlık etmez, kaçınılmaz sonu uzatarak yok yere acı ve eziyetlere sebep olmak istemem. Elinize sağlık.. Sevgiler..
Birisi ötenazi hakkında fikrimi sorarsa;
Ctrl-C
Ctrl-p
Enter
Ötenazinin cinayet olarak algılanması kabul edilemez birsey. Sonuçta kişinin elinde kalan başka bir çare yok. Bu durumda intihar etmek sadece olacak olanı önceye almak gibi geliyor. Aynı şekilde ötenaziyi uygulayan kişi içinde geçerli olan bu, kişi için elinden gelen bir şey yok onu acılar içinde kıvranırken izlemek daha mı doğru? Ötenazi haktır, ve asıl katil bu hakkı elinden alandır.
Jiyan a mirovekê ye ne ya civak û derdora wî. pêwîste herkesek li ser jiyana xwe xwedî biryara xwe ya şexsî be û bi min ev mafek reva ye û gelek jî însanî ye. heyran ku dewletek a me çêbû emê jî serbest bikin lê pêşî bo ötenazî yê divê em navekê bibînin.
saygılar hocam nivîsek zor xwoş bû��