Pdf Hayratı, Psikoloji

Ruhun Yeni Hastalıkları

Günlük deneyim, içsel yaşamın şaşırtıcı bir çöküşünü gözler önüne sermektedir. Kimin bugün hala bir ruhu var? Televizyon dizilerine yaraşır duygusal şantajdan bolca bulunuyor ama bu şantaj, romantik tatminsizlik ve burjuva vodvili dolayısıyla iyi bildiğimiz psişik yaşamın isterik başarısızlığını sergilemekten başka bir şey yapmıyor. Dinlere yönelik ilginin yeniden canlanışına gelince, bunun bir arayışın sonucu mu, yoksa tersine, sakatlanmış öznelliğine gereken ruh protezini inançtan talep eden psişik bir yoksunluğun sonucu mu olduğunu kendimize sormaya hakkımız var.


Çünkü şu saptama kendini dayatmaktadır: Stresten iki ayağı bir pabuca girmiş, kazanmak, harcamak, haz almak ve ölmek konusunda sabırsız kadın ve erkekler, günümüzde psişik yaşam diye adlandınlan deneyimlerinin temsilinden tasarruf etmektedirler. Anlamı yorumlamaktansa, bunun yerini edim ve dublörü olan vazgeçiş almaktadır. Kendimize bir ruh oluşturmak için gerekli ne zamanımız ne de yerimiz var. Bu tür bir kaygıya dair basit bir şüphe bile saçma ve yersiz bulunuyor.



Kendi kibrine ve başına buyrukluğuna göbekten bağlı modern insan, belki acı çeken ama asla vicdan azabı duymayan bir narsisiktir. Istırap onu bedeninde yakalar – onu bedenselleştirir. Yakındığında, umarsızca arzuladığı şikayetinden daha fazla hoşnut olabilmek için yakınır. Eğer depresyona girmemişse, asla tatmin nedir bilmeyen sapkın bir arzu içinde sıradan ve değersiz nesnelerle coşarak kendinden geçer. Parçalanmış ve hızlanmış bir zaman ve uzamda ikamet eden bu modern insan, genellikle kendi yüzünü tanımakta zorluk çeker.


Cinsel, öznel ya da ahlaki bir kimliğe sahip olmayan bu amfibi bir sınır varlığıdır, bir “sınır kişilik”tir ya da bir “sahte ben”dir.


Genellikle edimsel sarhoşluk coşkusu bile hissetmeden edimde bulunan bir bedendir. Modern insan, ruhunu kaybetme yolundadır ama bunun farkına bile varamamaktadır. Çünkü özne için temsilleri ve anlamlandırıcı değerlerini kaydeden tam da psişik aygıttır. Karanlık oda artık bozulmuştur, çalışmamaktadır. Modern bireyin içinde biçimlendiği toplum elbette ki bu bireyi çaresiz bırakmaz. Birey, bazen oldukça etkili olan bir çareyi nöro-kimyada bulur.


Nörokimya uyku bozukluklarını, kaygıları, kimi ruhsal hastalıkları ve bazı depresyonları tedavi edebilir. Kim buna kusur bulacak ki? Beden, ruhun görünmez alanını ele geçiriyor. Öyleyse perde! Bunun sorumlusu siz değilsiniz. İmgelere boğulmuşsunuz, imgeler sizi alıp götürüyor, sizin yerinize geçiyor, hayal alemindesiniz. Halüsinasyonla kendinden geçme: Artık ne zevk ile gerçeklik, ne de doğru ile yanlış arasında bir sınır var. Gösteri bir düş yaşamıdır, hepimiz bu yaşamdan pay almak istiyoruz. “Siz”, “biz” diye bir şey var mı? İfadeniz standartlaşıyor, söyleminiz normalleşiyor. Sizin bir söyleminiz var mı ki?



Sorumluluğunuzu uyuşturucu üstlenmediğinde, imgelerle “yaranız sarılır”. Ruh hallerinizi, daha onlar sözcüklerle formüle edilmeden, medyatik akışta boğarsınız. İmge, sıkıntılarınızı ve arzularınızı ele geçirme ve yoğunluklarıyla meşgul olma, onların anlamlarını askıya alma yönünde inanılmaz bir güce sahiptir. Tek başına hareket eder. Modern insanın psişik yaşamı artık bedensel semptomlar (hastaneyi de beraberinde getiren hastalık) ile arzularının imgelere dönüşmesi (televizyon karşısındaki düşsellik) arasında konumlanmaktadır. Bu durumda psişik yaşam engellenir, ketlenir ve ölür. Ama böylesi bir düzenlemenin yararları açıkça ortadadır.


Varlığın metafizik endişesini ve anlam kaygısını psikolojik hoşnutlukla aşmış olacak yeni bir insanlığın habercisi, herhangi bir kolaylık ya da “halkın afyonu”nun yeni bir versiyonundan ziyade, belki de psişik yaşamın bu dönüşümüdür. Bir hapla ya da ekranla tatmin olan biri olağanüstü değil midir?


Julia Kristeva, Ruhun Yeni Hastalıkları, sayfa 16-17.


Devamını okumak için kitabı buradan indirebilirsiniz. 


İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Kürt İsyanları / Tedip ve Tenkil