Samson ve Delilah
Peter Paul Rubens tarafından 1609 – 1610 yılları arasında yapılmış tablo, Samson ve Fahişe (Samson and Delilah).
Gelin yukarıdaki tabloyu birlikte inceleyelim. Tabloya bakınca memeleri açık, oturan bir kadın (memeye meme denir), onun kucağında uyumuş bir adam, adamın saçlarını kesen başka bir adam, açık kapıdan bunları izleyen askerler görüyor ve hep bir ağızdan, nalakaa? diyoruz. Şimdii, Samson Israilli bir genç, Delilah Filistinli bir kadın. Samson, önüne geleni yenebilecek, tek eliyle bir tapınağı devirebilecek, aslanları parça pinçik edecek kadar güçlü bir adam. (Samson’un doğuşu şöyle gerçekleşiyor:
Tanrı, Danî’ler sıptından Manoah adındaki bir adamın kısır olan karısına meleklerinden birini gönderir. Melek kadına: “İşte simdi, sen kısırsın ve doğurmuyorsun, fakat gebe kalacaksın ve bir oğul doğuracaksın” (Hakimler, Bap. 13: 3) der. Kadın olan bitenleri kocasına anlatır, fakat kocası pek inanmaz ve Tanrı’ya yalvararak meleğini tekrar göndermesini ister. Dilek gereğince Tanrı meleğini gönderir ve melek, daha önce karısına söylemiş olduklarını ona tekrarlar. Manoah Tanrı’ya ekmek ve oğlak takdimesinde bulunur. Az zaman sonra bir oğlu olur ve adını Samson koyar. Çocuk büyür ve Tanrı onu mübarek kılar, ve ruhu ile güçlendirir (Hakimler, Bap, 13: 1-25))
Israiloğulları ve Filistinliler arasındaki yıllar yılı süren çekişmelerin arasında, kişisel sebeplerinden Filistinlilerin nefretini kazanmıştır. Filistinli bir kıza aşık oluyor, anası babası, yapma oğlum etme oğlum sana başka kız mı yok, diyor, Samson, illa da o kızı bana alacaksınız deyip dinlemiyor. (“Kardeşlerinin kızları arasında, yahut bütün kavmimin arasında bir kadın yok mu ki, sünnetsiz Filistinlilerden kadın almağa gidiyorsun? ” (Hakimler, Bap 14: 3) “Onu bana al, çünkü gözüme o hoş görünüyor” (Hakimler 14: 4) ) Sonra olaylar olaylar (merak edin, açıp okuyun efenim) oluyor, sen git Samson’un karısının babası onu bir başka adamla evlendir!
Adam üstüne bir de diyor ki, kız kardeşi daha güzel, gel sana onu vereyim ( Küçük kız kardeşi ondan daha güzel değil mi? Rica ederim bunun yerine o senin olsun” (Hakimler, Bap 15: 2) ). Samson da tâbi ne diyon lan sen deyip, Filistinlilerin ekinlikleri ve zeytinliklerini yakıyor. Bunun üzerine Filistinliler de asıl sen ne diyon ulan deyip, Samson’un karısını ve babasını ateşte yakıyor ve sonra Yahudilerden öç almak için karargâh kuruyorlar.
Yine olaylar olaylar derken zaman geçiyor. Samson, Delilah adında bir kadına aşık oluyor. Filistin beyleri de bu kadını kullanıp intikam almak istiyor (“Onu kandır, ve bak onun büyük kuvveti nededir, ve onu bağlayıp alçaltmak için ne ile başa çıkabiliriz; ve biz her birimiz sana bin yüz parça gümüş veririz”. (Hakimler, Bap 16: 5) ). Delilah, teklifi kabul ediyor ama ne yapsa ne etse bir türlü Samson’un gücünü nerden aldığını bulamıyor.
En son taaa o zamanlarda bile kadınların en büyük silahı olan trip devreye giriyor, vay efendim sen benle eğlendin, beni kandırdın, zaten beni hiç sevmiyorsun, sırrını söylemiyorsun. Samson pes ediyor ve diyor ki: “Başıma ustura değmemiştir, çünkü ben ana rahminden Allah’a nezîrim; eğer tıraş olursam, o zaman kuvvetim benden gider, ve zayıf olup başka her adam gibi olurum” (Hakimler, Bap 16: 17). Delilah ay canım falan filan deyip vinnn hemen yetiştiriyor haberi. Sonrası işte tabloda gördüğünüz gibi, memelerini açıp onu kucağında uyutuyor, adam içeri girip saçlarını kesiyor, diğerleri de kapıda bekliyor.
Samson bi uyanıyor şok! Aldatıldığına mı yansın, gücünü kaybettiğine mi yansın. Kaçmak istiyor ama hazin son. Bknz. fakat Filistiler onu yakalayıp gözlerini oyarlar ve Gaza’ya indirip tunç zincirlere bağlarlar ve hapishanede değirmen çevirmeğe mahkum kılarlar (Hakimler, Bap 16: 17-22)
Leonard Cohen – Hallelujah adlı olağanüstü bestesinde bu hikayeye değinmekte, işte sizler için şarkının çevirisi:
Geldik sona.. Valla bence de, vay anasını sayın seyirciler.
1949 yapımı, M.Ö 1000 yılında geçen ve efsanevi kahraman Samson ve Delilah’ın hikayesinin anlatıldığı aynı şekilde efsanevi filmin linkini de sizler için aşağıya bırakıyorum:
Filmini izleyip, kitabını okuyun tavsiyesinde bulunup, buraya kadar gelenlere teşekkür ediyorum.
Ey meme! Sen nelere kadirsin böyle?
Güzel olmuş, niye devamı yok ki? 🙂
Ben gibi seksen sonlarında çocuk olanların anımsayacağı ve okurken gülümseyeceği bir hikaye.. zira trt'de siyah beyaz halini izlemiştik:)
Üstüne bir de Leonard abimizin ismini anımsamak ve lise yıllarında walkman ile kasetten dinlemelerimiz.. her bakıma gülümseten bir yazı.. tebrik ederim..
Gel gelelim hikayemize.. kimilerine göre "filistinlileri tu kaka göstermek amaçlı hahamların eski ahite koyduğu hikaye"
hikayemiz; femme fatale bi ablamızın insanın asıl zaafı olan dürtülerini kullanarak, yarı tanrı birini alt edişi.. aslında hikayede vurgu, kadının (özellikle yahudi olmayan kadınların) ne kadar şeytan olduğunadır.. yazıda eğlenceyi veya ekstra bilgiyi kenara bırakıp şunları çekip cımbızlayalım..
Fark ettiniz mi? Kadının haz almaması uğruna cinsel hayatına sekte vurma işlemi olan "kadının sünneti" olgusu geçmekte.. ve ne yazık ki bu olgu, halen bir çok ortadoğu toplumunda uygulanmakta.. mesela fark ettiniz mi? "aslında erkekler tanrısal ruhlara sahiptir, onları yoldan çıkartan kadının şeytanlığıdır" denilmekte.. alabilene bir çok şeyi barındıran bir hikaye..
Mesela bir Kürt geleneği olan, "erkek çocuklarının saçına 7 yaşına kadar makas değmemesi" belki de bu hikaye kaynaklıdır.. olamaz mı? Unutmayalım ki toplum geleneklerinin temeli çok daha önce anlatıla gelmiş hikayeler sonucu ortaya çıkmıştır..
Ah o kutsal memeler.. biz insanların kendi gerçekliğinden kaçabilme adına "genel ahlak kuralları ve düşünebilen medeni varlıklar olgusu".
Aslında hayır.. evrimini halen tamamlamamış, tamamen dürtüleri ile yönetilen varlıklar oluşumuzu hatırlatıyor bir yerde.. (bir çift meme uğruna ne km yol kat ettik ey hak)
Lilithin kutsal kızlarından olan bu ablamızın, erkeği en büyük zaafından vurarak alt etmesi bence taktire şayandır.. ve "abla parti kur oy verelim" dedirtmiştir.. çünkü ne kadar kas gücüne veya ne kadar hükme sahip olduğunuz değil, ne kadar zaafa ve karşınızdakinin ne kadar zeki olduğuna bağlıdır kudretiniz..
Salome, aslında hikaye içinden ama çok dip bir yerden vurmalar yapıyor.. görebilene.. ama ne yazık ki toplum, Samson ve Delilah yerine DeliHa'lara evrilmiş halde.. iyi yazımlamalar ve bizlere de nice iyi okumlalar.. saygılar efendim..
Bir çift meme ve kocaman bir muktediriyet. Kadın kutsaldır. Memeler bence kadının kutsallık abidesidir. Kürtlerin DIL'den çok MEMIK Edebiyatı yapması bence çok manidardır.
Efenim yüreğine sağlık. Selamlar.
En kısa zamanda 😊 iyi ki varsınız ve gelişimimize katkıda bulunuyorsunuz efenim. 🌹🙏
Mukaddes kitaptan hatırladığım kadarıyla zaman geçtikçe Samson’un saçları tekrar uzuyor ve eski gücüne kavuşuyor (malkoçoğlu misali zincirleri kırmalı yakıp yıkmalı bir kaçış tasviri de vardı tabloda) sonra da intikamını alaraktan hoop mutlu son. Yunan tanrılarının entrikalarına alışınca semavi din hikayeleri daha vasat kalsa da senin yazın eğlenceli hale getiriyor, emeğine sağlık cano 🙂
Femme Fatale.. Feeeeetttaaaaan.. Yılaaaaan.. Çiyaaaaaaan… Salomeeeee :)) aslına bakarsak Türkçeye fettan kadın olarak girmiş olan bu tümce, vamp ve zeki kadını simgelemektedir.. 60 lar ve 70 ler de Yeşilçamımız vamp kadını hep bir kötü karakter olarak yansıttığı için algımız o yöne evrilmekte.. bu kadın grubunun Lilithin askerleri olarak görmek en makul durum.. zira rivayete göre cennetteki ilk isyanı çıkartan Lilith annemiz Adem'e "ya sen de topraktan oldun ben de.. neden sana hizmet edecekmişim vasat herif" diye resti çekmiştir.. Ademin koştur koştur onu şikayet etmesi ile kovulmuştur.. Tanrı bu sefer kadın 2.0 versiyonu olan anadolu kadını Havva annemizi yaratır.. o gün bügündür Lilith annemizin kandaşı bu ablalarımız "erkekleri öldüreeeceğiiiiiz" (özür dileyerek dile getirmeliyim ki, bu slogan aslında eril egemen hegemonyaya vurgudur ve biz bunun farkındayız, sadece gülüyoruz) sloganı ile tek tek erkekleri zaaflarından avlamaktadırlar.. peki erkekler neden bu tuzağa düşmektedir.. ve üstelik bile isteye.. aslında her erkeğin düştüğü bir tuzak değildir.. zaten bu ablalarımızın hedef kitlesi aptal erkeği içinde barındırmaz.. insan cinsiyet ayrımı olmadan, zor olanı veya karmaşık/anlaşılmaz olanı arzulama eğilimindedir.. bakınız deveye diken…. seveni öperler öpeni severler.. zeki bir erkeğin tahmin edilebilir bir kadın için her şeyden vaz geçmesi zor ihtimaldir.. ancak tahmin edilemez kadın hep bir merak içerir.. "ben bu bilinmezliği çözerim" oysa kadın bir bilinmezlik içermemektedir.. ona olmayan bir bilinmezlik aşılamıştır sadece.. ve yine cinsiyet ayrımı yapmaksızın insan oğlu ilk yorumda da değindiğim gibi dürtülerinin kurbanıdır.. ve bunun farkına ilk kadınlar varmıştır.. bu saye de ana erkil toplumu kurup, rûsipî tapınaklarını inşa etmişlerdir.. bunun farkına binlerce yıl evvel varmış bir varlığa yenilmemek bence imkansıza yakındır.. 🙂 şahsım olarak bu yenilgiyi tatmış ve edebi ile yerine oturmuşluğum vardır:) A.Hitchcock'un Vertigo filmin de bu işi everestin tepesine çıkartmış Kim Novak ablamıza selam olsun:) gerçi bizim nesil bu konuda Sharon Stone die tutturur kesin:) saygılarım ile..
Burdaki erotizm sanırım Miradê Kinê de var, hikaye çok güzel ve bir o kadar da sürükleyici. Aklıma takılan şey Rubens beyin böyle bir tablosunun olmadığıdır(kaynak verebilir misin) şu an sana aynı ressamın diğer eseri İki Satir'in baktığı şekilde bakıyorum, zira bir çok eser Rubense mal edilmeye çalışılmış herhal bu da onlardan biri(beni yanılt salome, gerçi o kadar çok eseri var ki, eksik kalanlar dahil). Hikayenin konusuna gelince herhalde bizim coğrafyadaki "Delilha delilhha destane…. delilha delilha destane şeklinde devam eder 🙂 sanırım femme fate hadisesini yayabilecek en iyi ressamlardan biridir Rubens. Adam meme hastası bildiğin paso memeye çalışmış, Rubens diye sesleniver… efendim meme mi düştü, daha güzel bir meme mi var şeklinde devam eder. Bu dünyadan ne memeler geçti yahu, sonuç olarak güzel yazı birden fazla konu barındırıyor eline sağlık.
Giovanni francesco barbieri arkadaş bu eseri 16 yüz yılda resmetmiş yanlız eserde samsonun saçlarını delilah'in kestiği işlenmiş.
Cibran Baba demiş ki; “Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil… Zira kendi düşünceleri var onların.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil…"
Sahiplendiğimiz bizim sandığımız hükmettiğimiz çocuklarımız, uğruna bir diğerini ötekileştirdiğimiz dinlerimiz, bizim sandığımız ve kan dökmekten onur duyduğumuz topraklarımız, eşlerimiz, iktidarlarımız, çocuklarımız, inançlarımız var ve daha fazlası… Halbuki hiçbiri bizim değil.
Ayrıcalık olarak gördüğümüz varlık ya da yokluklardan sıyrıldığımızda neyiz onu düşünelim çünkü varlığımız; etiketlerimiz ve sahip olduklarımız ya da olmadıklarımızdan daha öte bi şey derim.
Şunu zannediyoruz, ne kadar bir şeye kuvvetle bağlanırsam yani fanatizmin kralıysam o kadar güçlüyüm. Halbuki insan tüm etiketlerinden, kara parçalarından, küfrettiği öteki kabullerinden sıyrıldıkça insan…
Yani neden söze buradan girdim ve çıkacağım; olayların düğümü en başından anne babadan, kabullerden, iktidarlardan, benimmmmlerden çıkıyor ve daha fazla olay düğümlenip karmaşıklanıp kanlar dökülüp gözyaşları akıp güçler iktidarlar sonlanıp katil ve maktul olunuyor. Ne acı. Halbuki adam sadece sevmek istemişti hepimiz gibi ve çoğumuzun yapamadığı gibi…
yani “o eşşek bizim değil, vuramayız kırbacı” vuramamalıyız 😉
Dest xweş, nivîseke pir balkêş e.
Yine döktürmüşsünüz efenim. Yüreğinize sağlık. Yazının sonuna hiç gelmemek isterdim. Okudukça zevk aldığım bi yazı olmuştu.