Kadın, Mitoloji, Tarih

Sappho ve Lezbiyen Teriminin Doğuşu

Leydiyiz en centılmıns, selamlar. Ben geldim! Kaç gündür yazı yok diye beni darlıyorsunuz efem, hak verirsiniz ki benim de bir hayatım var. Bugün hazır ilham gelmişken Salomé saate bakmadı ve sizleri mi kıracağım diyerekten gecenin bir buçuğunda yazıyı bloğa sürdü. Homofobikleri pistten alalım zira “lezbiyen” teriminin doğmasına sebep olan Sappho‘ nun hikayesine dalacağız.


Platon onun için şöyle demiştir: “Bazıları, dokuz sanat perisi olduğunu söyler- gelin sayalım tekrar -bakın, onuncusu; Lesbos’lu Sappho.” Sappho, MÖ. 615 yılında aristokrat bir aileden bugünkü adı Midilli olan Lesbos’ta doğdu. Sappho’nun yaşadığı bu dönemler, Yunan siyasi tarihinde Tiranlık Çağı olarak bilinir. Kent   devletleri   tiranlık   ile demokrasi arasında gidip gelirken toplumda egemen olan hep erkeklerdi. Kadınlar toplumun tamamen dışında, evlerine kapanık yaşamak zorundaydılar. Siyasette, felsefede, sanatta ve hatta sporda bile sadece erkekler vardı. Bu dönemin en bilindik sahnelerinden biri, sadece erkeklerin katıldığı sempozyum (symposium) adı verilen eğlencelerdi.


Bu tarz eğlencelere katılan kadınlar ise, flütçü olarak adlandırılan ve içki sofralarını eğlendiren dansözlerdi. Kadının hem ruhsal hem de bedensel olarak önemsenmediği böyle bir ortamda, kenti süslemek için yapılan erkek heykelleri çıplak yapılırken, kadın heykelleri bir kaç kat elbise giymiş biçimde betimlenirdi. işte böyle bir dönemde Sappho, tarihte bilinen ilk kadın şair olma unvanını kazanmıştır. Sappho, edebiyata ve özellikle de şiire olan düşkünlüğü ile tanınmaya başlamış, şiirlerinde aşkı ve kadın erotizmini büyük bir tutkuyla işlemiş, etrafına topladığı genç Lesbos’lu kızlarla edebiyat ve şiir sohbetleri yapmaya başlamıştır. Özellikle kızlara yönelik kurslar açmış ve dersler vermiştir.


Kadının birçok yönden yok sayıldığı bir toplumda, kadının ve aşkın dilinden anlayan ve kadının içselliğini özümseyen aşk şiirleri yazmak Sappho’yu aykırı kılmıştı. Tarihçi ve yazar Reşad Ekrem Koçu, erkekleri “bencil ve zorba” olarak gören(?) Sappho’nun şiirlerindeki eğilimi şöyle değerlendirmektedir: “Âşıklarla karşılaştı, izdivaç teklifleri karşısında kaldı; fakat hiç kimseye yüz vermedi ve bütün teklifleri reddetti. Erkekleri hodbin (kendini gören, bencil) ve mütehakkim (hâkim olan, hükmeden, zorbalık eden) buluyordu, onlardan nefret ediyordu. Ve yaşı ilerledikçe kızların güzelliğinin cazibesi kendisi için yegâne şiir mevzuu oldu.”


Akademisyenler arasında Sappho’nun muhtemelen biseksüel olduğu ortak görüşü vardır. Aslında Sappho ile ilgili günümüzde en çok bilinen (fakat kanıtlanmayan) tarafı biseksüel tarafıdır. Şiirlerinde tüm formlarıyla güzelliği anlatıyor ve her iki cinse karşı da aşk şiirleri yazıyordu. Çünkü kendisi Cercylas adında zengin bir adamla evliydi ve şiirlerinden bildiğimiz kadarıyla Cleis adında bir kızı vardı. Kimilerine göre evliydi ve mutsuzdu, kimilerine göre ise şiirlerinin çoğu kızı ve yakın arkadaşları içindi.


Sappho’nun günümüze kadar ulaşan en sağlıklı şiiri, Afrodit’e yazdığı aşk şiiridir. Diğer şiirlerinin tamamına yakını birbirinden kopuk ve ayrı parçalar halindedir.


APHRODİTE’E YAKARIŞ  

Ey tahtı ışıl ışıl ölümsüz Aphrodite

Ulu Zeus’un düzenci kızı

yalvarırım yüreğimi acılarla

dağlama!

Yardımıma gel gene, hani eskiden

sesimi duyunca nasıl, çıkıp

babanın sarayından kanat çırpan

kuşların

çektiği yaldızlı arabana biner;

yeryüzüne inerdin bulutsuz

mavilikten;

ölümsüz dudağında o aydınlık gülüşle

sorardın,

“Gene nen var?” derdin, “nedir gene

deli gönlünü çelen? Tılsımımla kimi

bafltan çıkarıp yollamam gerekiyor

koynuna?

Söyle, Sappho, kim seni üzen?

Kaçıyorsa kaçsın, bırak,

yakında o senin ardına

düşecek,

bugün almıyorsa verdiklerini,

yarın o sana armağanlar verecek,

seni sevmiyorsa, istemese de er geç

sevecek.”

Geleceğin varsa, şimdi gel,

kurtar beni

kuşkudan, ne diliyorsa gönlüm

yerine getir, sen de katıl benimle

savaşa.

SAPPHO

(Türkçesi: Cevat Çapan)


Tanrıça Aphrodite onuruna kurduğu bu okulda, yanına erken yaşlarda aldığı genç kızları evlilik çağına kadar yetiştirdi. Sappho’nun belki de sadece eğitmek değil aşk için yanına aldığı kızlardan dolayı adı o dönemlerde tüm Grek dünyasında duyulur olmuştu. O güne kadar kadınlar arasındaki aşk ilişkisi anlamına gelen tribad (homoseksüel – homos yunanca “aynı” anlamına gelmektedir-) sözcüğü, Sappho’dan sonra değişmiştir.


Sappho’nun Lesbos adasında genç kızlar ile yaşadığı aşk ilişkileri yüzünden kadınlar arasındaki ilişkiye lesbos aşkı anlamına gelen lesbos ismi takılmıştır derler. Aslında felsefe ve tarih meraklıları hemen aradaki bağlantıyı kuracaktır, Sappho’nun sadece genç kızlardan kurulu okulunun lezbiyen olarak anılmasının sebebi ise oğlancı olmakla suçlanan Sokrates ile kıyaslanmasından dolayı olmuştur. Erken dönemlerde Sappho ile Sokrates birbirine eş gösterilmiştir. Sokrates; kendi felsefi öğretilerini anlatmak için kurduğu okulda yaşadığı eşcinsel ilişkiler ile tanınan bir felsefeciydi.


Sappho Sicilya’ da intihar ediyor ama nasıl? Bazı kaynaklara göre Sappho genç bir kız öğrencisine âşık olmuş hatta aşkına karşılık alamamasıyla bunalıma girmiştir.  Ama kaynaklarda şöyle bir bilgi daha var ki Sappho, yaşadığı baskılara daha fazla dayanamayıp Lesbos’u terk etmiş Sicilya’ya yerleşmiş, burada Phaon adındaki bir kayıkçıya aşık olmuştur.


Bu umutsuz aşk, çok sevdiği Lesbos adasından uzak kalışı, yaşadığı sürgün hayatı ve duyduğu özlem Sappho’yu hayattan koparmış ve bunalıma sokmuştur. Sebep hangisidir bilinmez ama o sebep kendisini Sicilya’nın yüksek bir uçurumunun eşiğinde duran kayaların üstünden aşağıya atmasına ve intihar etmesine neden olmuştur.

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Sığla Ağacı, Günebakan ve Mitoloji

Times dergisinin edebiyat ekinde yayınlanan Sappho’nun 2600 yıl sonra bulunan, yaşamının son bölümlerinde kaleme aldığı anlaşılan ve lir eşliğinde okunmak üzere yazılmış bir şiiri:


Siz, göğsü mis kokan Peri’nin güzel hediyeleri!

Coşun kızlar ve söylesin tatlı sesli lir,

Ama benim bir zamanlar körpe olan yaşlı bedenim artık kocadı.

Saçlarım kara yerine beyaza döndü;

Yüreğim ağırlaştı.

Bir zamanlar yavru geyikler gibi hızla dans eden dizlerim…

Artık beni taşımaz.

Halime inleyip dururum.

Ama ne gelir elden?

Yaşlanmamak…

Ve insan olmak, imkânı yok.


Sappho adında Sappho mitini, modern unsurlar ile harmanlayıp sinemaya aktarmış bir film var ama izlemeseniz de olur. Ben pek beğenmedim açıkçası, yine de izlemek isteyenler için link buradadır.

Sappho bir düşünce savaşının, bir birey özgürlüğünün ve bir kazanımın hikâyesidir ve “Aşk aşktır!”