Boleyn Kızı
Selamlar leydiyz end centılmıns. Karşınızda, VIII. Henry’nin, evlenebilmek için Vatikan’ı karşısına alıp (kendisiyle evlenebilmek için karısı İspanyol Aragon’lu Catherine’den boşanmasına izin vermeyen Katolik Kilisesini reddedip) uğruna Anglikan kilisesini kurdurduğu, zeki, hırslı, fettan, kimine göre cadı kimine göre idol Anne Boleyn!
Avrupa Tarihi’nde, Kilise’nin uyguladığı korkutma politikaları insanları çok az rastlanan ya da hiç olmayan şeylerden inanılmaz korkutmuştur. Bu şeylerden biri de cadılık. İnsanların olağanüstü veya anlayamadığı güçlerden korkması, her aleyhte durumu cadılığa bağlamalarına yol açmış, XI. yüzyılın başlarında Kilise, cadı olduğunu düşündüğü her canlıyı, hatta yeri gelmiş zavallı kedileri bile cadılıkla suçlayıp katletmiştir. Öldürülenlerin ne kadarının suçlandıkları üzere “cadı” olup olmadığı konusu muğlaktır, genelde ağır işkence altında alınan itirafnameler de bu yüzden sağlam bir referans oluşturmamaktadır. Anne de uğruna din icat eden deli divane aşık Henry tarafından cadılıkla suçlanıp kafası kesilmek suretiylen öldürülecektir ama bu söylentiler neden ve nasıl ortaya çıkmış, okuyalım.
Nedir cadı? Birçok dinde ve mitolojide kötü amaçlarla kullandığı doğaüstü güçleri olduğuna inanılan kişilerdir. Bazı kaynaklarda Anne’ nin üç tane memesi olduğu ve yüzünün ortasında büyük bir ben olduğu yazmaktadır. O tiple kral Henry’i kendisine aşık edip 22 senelik karısından boşanmasına büyüler efsunlar sebep olmuş düşüncesi yürümüş haliyle. Bütün kaynaklarda ortak olan bilgi ise altı parmağa sahip olduğudur.
Anne, Sir Thomas Boleyn’in kızıdır. Babası, Paris büyükelçiliği yapmış, krala yakın olmak için her yolu deneyen ve kızlarını bunun için kullanan bir adamdır. Az çıyan olmayan Anne’nin kız kardeşi Mary, sarayda Fransızca, müzik, dans gibi dersler alırken kralı baştan çıkarmış ve Henry’nin metresi olmuştur. Mary, William Carry diye bir adamla evlidir ve bu metreslik olayı kocasına lordluk ünvanı getirmiştir. Bu olaylar sırasında Anne bir süre sarayda kalmış, kral onu görüp vurulmuştur. Mary kraldan ikinci kez hamiledir ama Henry ondan sıkıldığını söyleyip kocasının yanına geri göndermiştir.
Mary Boleyn |
Bu olayları bir solukta anlattıktan sonra gelelim Anne ve Kral aşkına. Anne, kız kardeşi Mary gibi davranmamış, metres olmayı reddetmiş ve evlenmeden olmaz diyerek sinsi planlarla Kralı kendine bağlayıp aşık etmiştir. Kral tabii o sıra Aragonlu Catherine ile evlidir. Catherine, bu evlilik süresince -yaklaşık 30 yıl- 8 kez doğum yapmış, bunlar arasından yalnızca bir kız çocuğu hayatta kalmıştır. Kralın tek derdi erkek çocuktur. Anne metres olmayı reddedip zor kadını oynadığı, türlü entrikalar yaptığı için kral tam 6 yıl boşanmak için uğraşmıştır. Fakat işler Henry’nin beklediği kadar kolay olmamıştır.
Aragonlu Catherine |
Olaylar şöyle gelişiyor: Henry, Karısı Aragonlu Catherine’den boşanmasına izin vermesi için Papa VII. Clemens’den izin istiyor. (Bilindiği üzere Katolik mezhebi inancına göre boşanmak günah ve yasak. Ancak kralların durumu “normal insanlardan” farklı olduğu için, kralların “bağlılığını” kaybetmek istemeyen papalar, ufak tefek bahanelerle bu boşanmaları sağlardı.) Kutsal Roma-Cermen İmparatoru V. Charles, Roma’ya saldırı düzenliyor ve yağma yapıyor. Bu süreçte Papa da ele geçiriliyor. Charles bu boşanmaya izin vermemesi için Papa’yı “sert bir dille” uyarıyor. Neden? Çünkü Henry’nin karısı Aragonlu Catherine, V. Charles’ın öz halasıydı. Vay anasıydı. Eee Anne durur mu? O dönemde Avrupa’da yavaş yavaş yayılan Protestanlık ve zekasını kullandı. 6 yıl boşanmak için uğraşan kralı ikna etmek için zaten Henry’nin gözüne girmek isteyen Protestan rahipleri topladı ve onları boşayabileceğine dair ikna etti. Ve Henry, günümüzde hala İngiltere’nin resmi kilisesi olan Anglikan Kilisesini kurdu, kendisini de kilisenin başı ilan etti. Anında boşanıp sevgilisi uğruna 30 yıllık karısı Catherine ve kızı Mary’i sürgüne yolladı. Anne ile resmî olarak evlendi.
Bu arada bir dipnot: bütün bu skandallara Henry’nin pek bir sevdiği hocası Thomas More da karşı çıkmış, Kral VIII. Henry’nin Kilise’nin başı olduğunu kabul etmemiş ve idam edilmiştir. Anne, hem Catherine hem More’nin başını yemiştir. Adeta bir Ingiliz Ferhunde’dir.
Neyse efenim, bu Anne kraliçe de olduktan sonra keyfine diyecek yoktur. Tek isteği erkek çocuk olan kralı ve neredeyse bütün ülkeyi erkek çocuk doğuracağına inandırmıştır. Derken hamile kalmış, kalır kalmaz gelin güvey olmalar, henüz hamileyken bir prensin doğumunu müjdeleyen mektuplar bastırmalar efenime söyleyeyim, prensin onuruna turnuva hazırlamalar. Anne, prens değil bir prenses doğurur. O da bildiğiniz üzere Kraliçe I.Elizabeth’ tir. Hani şu, İngiltere tarihine altın çağını yaşatacak olan I. Elizabeth. Aradan zaman geçmiş, Anne ikinci kez hamile kalmış, bu sefer de bebek anne karnındayken ölmüştür. Haliyle kralla arasında sorunla baş göstermiş, olaylardan sıkılan ve erkek çocuk isteyen kral gönlünü nedimelerden birine kaptırmış: Jane Seymour.
“Yuva yıkanın yuvası olmaz” lafını buraya bırakıp Catherine’nin ahı işte, diyerek devam etmek istiyorum. Bu sırada Anne, üçüncü kez hamile kalır bu sefer de düşük yapar. Kimileri diyor ki Jane’yi Kralın kucağında görünce düşük yapmış ve düşen çocuk erkekmiş, yani Kraliçe son kurtarıcısını da böyle kaybetmiş. (Düşük olayı Catherine’ in cenazesinin gerçekleştiği gün olmuş. Adama bakar mısınız?)
Üçüncü düşük olayından sonra Kral, Anne’nin kendisine büyü yaptığına inanmaya başlar. Böyle söyleyip ondan kurtulmak, boşanmak ister ama bir plan yapmalıdır. Hem Anne’ den kurtulmak hem de Catherine’ ye bir daha dönmemek için. Çünkü gönlünü Jane Seymour’a kaptırmıştır. Sonra bir haber gelir ki Catherine ölmüştür, eee hazır Anne de düşük yapmışken ondan kurtulmanın yollarını aramaktadır. Şimdi efenim, Anne’nin idam kararının verilmesinde birçok söylenti var. Kimi kaynaklar hamile kalmak için abisiyle birlikte olduğundan ve bunun için ensestle suçlandığından söz ediyor, kimi kaynaklar Kral’ın çevresinde onu Protestan bir ailenin kızı ile evlendirerek reform hareketlerini hızlandırmayı düşünen Thomas Cromwell gibi adamların Anne’ye iftira attıkları ve Kral’ı buna inandırdıkları yazıyor. Kral VIII. Henry aldatıldığına inanıp, kız kardeşi Mary Boleyn ile önceden yaşadıkları ilişkiyi gerekçe göstererek, Anne Boleyn ile evliliklerini geçersiz kabul ediyor. Olaya bakar mısınız? Kendisiyle evlenmek için ülkenin dinini değiştiren adama bakın!
VIII. Henry |
Anne Boleyn zina, vatan hainliği ve ensest ilişki suçlamalarıyla Londra Kulesi’ne kapatılıyor, işkence altında sorguya tabi tutulan bu sanıklar suçlarını itiraf ediyor -ki gerçek mi değil mi belirsiz- sanıklar idam ediliyor. Anne’nin ise diri diri yakılarak öldürülmesine karar veriliyor ama Anne daha acısız olması için başının kesilmesini istiyor. 19 Mayıs 1534 tarihinde başı kesilerek idam ediliyor.
Bu konuda birçok film, dizi vs yapılmış. Okumak isteyenler için kitabı da var. Izlemek isteyenler için buraya bir link bırakıyorum.
Demek ki neymiş sizin için yeni bir din yeni bir mezhep icat etse dahi erkeklere güvenilmezmiş ve hakikaten yuva yıkanın yuvası olmazmış.
👍🏻👍🏻👍🏻👍🏻👍🏻 Fevkalade nin de fevkinde
Erkekler hep böyle hep
Doyumsuz açgözlü erkekler yüzünden güvenimiz kalmadı. Allah belanızı versin.
Kitaplardan sonra telefondan bir şeyler okumanın alışkanlığı oldu sayenizde artık sürekli açıp bir şeyler paylaşılmış mı diye bakıyorum hatta telefonumda açık olan tek sayfa sizin sayfanız hikayeyi de çok güzel aktarmışsınız emeğinize sağlık..����
Bıktık ki ne bıktık ! Erkeklık ölmelı !
Ya çok karışık olmuş gerçekten beynim sulandı okurken neredeyse 🙈 ama erkekliğin tarihinde var olmuştur bunlar hep. Hep karşılaşıyoruz bu durumlarla. Bubarada kim haksızlık yapıyorsa Allah belasını versin. 😊
Erkekler kokten yok mu olsa Salomé Hanim?
Elleriniz dert görmesin efendim. Erkeklere fazla yüklenmeyin arkadaşlar, benim gibileri de var :))
Kim ne derse desin bir erkek olarak söylüyorum yüzde doksanımız şerefsiz. (Belki daha fazlası :))
Ya kadının asaleti peki 🙂 ?
Blogu cok yogun oldugumdan dolayı birkac gundur okuyamadim ve bugun de pek iyi bir gun gecirmedim erkek arkadasim sagolsun. Ustunuze bu yaziniza denk gelmis olmam kesinlikle karmaya dahil bence :)) Erkek milleti iste krali da olsa aynı.
Canan Adibelli
Bayan arkadaşlar bi sakin ya 🙂
Mesele erkek veyahut kadın değildir. Mesele, eril zihniyetlilerin neler yapabileceğidir. Güç, iktidar hırsı, entrikalar , daha neler neler. Bizden uzak dursunlar. Daha yeni yeni Hürrem ve Süleyman vakasını atlattık, daha hazır değiliz başka vakalara 😊
İfade arayışı içinde olan erkek kadının tam ortasında bulunur, yani hayatın modasının bu konuda hiç değişmeyeceği aşikar. Kendi gerçeğine inanan bir erkeğin bir mümin ya da bir budalanın bulanıklığına ihtiyacı vardır(ki o da var zaten). Kadın erkeğe hakim olabiliyorken erkek de hakim oluyor, ama sanırım erkek zavallı olma halini sürekli bir kadın ile örtüyor(bu bir utanç, ama erkek için gurur kaynağı) kadın başta tek bir erkeğe bağlıyken erkeğin onu istememesi ile birlikte tüm erkekler tarafından aynı şeklide görülür. Kadın alınyazısının üzerine bir ölüm uykusuna yatıyor(yatırılıyor). Erkek gerçekliği üzerine iyi bir yazı, yazıyı irdelemek zavallı olma halimizi gözler önüne seriyor. Çok sevdiğim bir şiir bölümü ile veda edeyim.(olur demi :/ he olur olur diye sesini duyuyorum)
"açtık çok açtık çok açtık
kadın istedik tanrı istedik
ve oturup ağladık niye ve niye hiç görmemiş gibi sanki oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum ona aşıyorum biz sanki hiç kadın görmedik
biz galiba hiç kadın görmedik / çok doğru / biz iş gördük güç gördük kadın görmedik zaman mı bulamadık ne/ biz kadın görmedik
ve bir kadın aldık çarşıdan birşeyler umarak kadın dediler soy dediler soyduk giysilerini soyduk kadının ve şeylerini ve salt kadın dediler salt kadındı şimdi o salt erkek bekliyordu şimdi biz salt erkeğiz salt erkeğiz ve çok açız dayanamadık soymayı sürdürdük kadını gözlerimizle ve soyduk giysilerini kadının ve şeylerini ve soyduk saçlarını dudaklarını ve gözlerini tardıeu gibi
ve soyduk birşeyler umarak derilerini etlerini ama hep birşeyler umarak soyduk herşeylerini ne çıktı karşımıza biliyor musunuz sonunda salt kadın yerine salt kemik ve kemikler arasında kirli bir yürek çirkin korkunç bir iskelet
oysa hep başka düşlemiştik kadını en iyi en güzel ve sıcacık ve de temiz yürekli / yani kadın yani kadın /
biz çok açtık kadın istedik yani kadın yani sevgi yani aşk ama en iyi en güzel ve sıcacık ve de temiz yürekli yani kadın."
Erkek hegemonyasının geçmiş çağlardan beri var olduğu ve sistemini idame ettirmesi için her alanı( bilim,edebiyat,fiziksel güç) kullanmaya çalışan bir güçtür. lakin kendi erk'egini yaratmaya çabalamayan Kadın arkadaşların erkekler üzerinde kendilerini soyutlması ve özeleştiri mekanizmasını kendisi üzerinde uygulamamasi bu duruma gelmesinde büyük bir etken olduğunu düşünüyorum. 😶
Sonuç efem ���� her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır..
Uzun olacak kızmayalım..
Merhabalar.. lütfen savaş baltalarımızı gömelim 🙂 zira herhangi bir koruma kaskı bulundurmamaktayım:)
Aslında hikaye bir taht oyunu entrikaları olarak anlatılmış iken bizlerin taraflara savrulmamız da tuhaf olmuş.. önce hikayeye biraz dokunalım.. Salome izninle tabi ki,
Hikaye de bazı sıkıntılar mevcut.. yazı genel olarak kendini kitaplarına karakter olarak koyan egolu abimiz Peter Morgon'ın Boleyn Kızı kitabına takılı kalmış.. ya da ben öyle izlenimledim.. oysa sevgili Zeynep Dramalı'nın Tarihi Tersten Okumak kitabında konu tarihsel değerler ve nedenlerle anlatılmaktadır..
Bizim 8. Henry den evvel babası 7. Henry abimiz o dönem Lancester ve York lar arasındaki meşhur "Gül Savaşları" (güllerin savaşları da denir) nı sona erdirip huzuru getirir.. tabi ki Tudor Hanedanlığını kurarak.. ortalık huzurla kaynıo.. sonra bizim 8. Henry 18 yaşında bu huzura kral oluo.. tarih 1509.. abimiz ergen daha.. penisi beyninden çok oksijen çekio haliyle.. o dönem evlilikler güç dengeleri ile kurulur.. bizim bu veledi ölen abisi Arthurun eşi Catherine ile evlendirmek isterler.. amaç ise avrupanın en güçlü devleti ispanyanın desteğini almak.. çimki bu ablamız dönemin en büyük en güçlü imparatoru Şarlken'in teyzesidir.. ama engel vardır.. yengelerle evlenmek kabul görmemektedir.. nitekim papa hzlerinden özel izinle bu evlilik olur.. Henry abimiz o dönem ciddi eleştirilerde bulunan biri.. fazla zekidir.. 1521 “M. Luthere karşı 7” sav kitabı ile Protestanlığa karşı en önemli kale haline gelir.. papalık abimizi ‘imanın savunucusu’ nişanı ile ödüllendirir.. ama henry abimizin hedefleri başkadır.. bu sıra da Boleyn ailesi sarayda söz sahibi olmak peşinde tabi.. Mary ablamız ise o sıra William Carey ile evli (yazıda william carry denilmiş.. w. Carry çok sonralar dünyaya gelen ve mason loncalarının üstatlarından bi pijdir.. anekdot olsun).. aile ablamıza derki kocanı bırak kralı ayart.. ablamız kralı ayartmak yerine aşık oluverir.. aile ablamıza entrikalar dayatır.. ablamız kralın metresi ama sarayda yavaş yavaş güçlenir.. ancak entrika işinde iyi değildir.. sonunda bu işler bana göre deil der.. ve saraydan ayrılıp kocasına döner.. hatta bu ablamızın 2 çocuğu için Henry'den denilir.. çok sonrasında bu ablamızın eşi ölünce maddi zorluk çekio.. krala mektup yazıo.. yardım istio ama kral oralı bile deil.. kardeşi Anne ablamız az bi yardım yapıp (bi daaa görüşmeyelim bacım) ayağına yatıo felan..
Neysaa.. Boleyn ailesi boş durmamış 2. Silahını yollamış saraya.. Anne ablamız.. bu ablamız için bi çok rivayet var.. 3 memeli olduğu bile söylenir.. (bu şaka deil) bu ablamız kralı baştan çıkartıo tabi.. ama o sıraa boşanmak sıkıntılı.. mevzu sadece katolik mevzusu diil.. kraliçe Şarlken abimizin teyzesi demiştik ya hani.. heh o mevzu.. baba Şarlken’den tırstığından 6 yıl oyalıo mevzuyu.. olayın bam teli tam burada işte.. Herkes kral anne ablamız için mezhep oluşturdu derya.. o öle deil işte.. Henryin hedefinde papalık hazinesi vardır.. eğer papayı normal roma piskoposu ilan ettirebilirse ülkeden papalığa giden para hazineye girecektir.. e abimiz Protestanlığa da giydirmiştir zamanında.. nasıl yapsam die düşünür.. evlilik muazzam bahanedir.. propaganda olarak ise “kadınlar ingilterede incil okuyabilmeli” die çıkışır.. ve yeni mezhep taaak die gündeme gelir.. Katoliklik ile Protestanlığın ortasında bir mezhep.. papalık ayıkır olaya.. mevzu paradır.. hemen evlilik dışı ilişki bahanesi ile kralı aforoz ederler.. kralın da istediği budur.. hemen papayı “romadaki bir piskopos” statüsüne düşürür.. olaya karşı çıkan tüm katolik rahip ve piskoposların kelleleri alınır.. mallarına el konulur.. ülkedeki tüm katolik arazileri hazineye geçer.. romaya giden tüm paralara el konulur..
Part II 🙂
şimdi Anne ablamıza gelelim.. asıl asılma nedeni o deil.. o kılıfı sadece.. bu ablamız sonrasında Kanlı Marry olarak nam salcak olan Catherine ablamızın kızı prensese kan kusturur.. hatta prensese zorla “tahtta hak iddia etmicem” die feragatname bile yazdırır.. amacı kendi kızının ilerde tahta hak sahibi olmasıdır.. eee bu prenses de az deil tabi.. anne ablamız da kız doğurmuş ve peniswan kralımız kendisinden soğumuştur.. hemen karşı savaşa geçer ve yalanlarla alır kellesini ablamızın.. bu penisWan abiniz duramaz yine evlenir felan bewan.. ama bilinen bir gerçek şudur.. bu abimiz hayatı boyunca bir kişiye aşık olmuştur.. hatta resmini baş ucundan ayırmamıştır.. Milano prensesi Christina ablamız.. abimiz bu ablamıza evlilik teklif etmiş çok sonra.. ablamız muazzam bir ret cevabı vermiştir.. Anne ablamıza gönderme yaparak.. “iki başım olsaydı kabul ederdim” ha bu arada Anne ablamız sayesinde ingiltere şuan bu kadar güçlüdür.. zira henry abimizin hiç sevmediği kızı Elizabeth ülkeyi inanılmaz bir güce getirmiştir.. Yorumlarda süre gelen eril egemen dünya ve kadının yok sayılması olayına girmicem.. bu konuya anekdot şu olsun.. Zapatistaların liderine bir röportajda “nasıl bir dünya hayal ediyorsunuz” die sorulur.. cevap uzun.. ben bi yeri cımbızlıyorum.. “Gecenin kör karanlığında, hiç kimsenin olmadığı bir tren garında, bir kadının korkmadan evine gitmek için tren bekleyebildiği bir dünya” eril egemen hegemonyanın penisli bireyi iken, kadın mücadelesi hakkında ahkam kesmek haddimiz değildir.. Kadın mücadelesinde kadın yerine fikir beyan eden erkeklerin "ya ben kadınları anlıom yaaaa" şeklindeki her türlü beyan veya 8 martlarda kortejlere gidip kadın sesinin duyulması gereken yerde bağırıp bi de kortej korumalığı yapan erkekleri anlamış değilim.. la olm olayın doğasına aykırısın sen! Bi sus la bi dur.. onlar gayet kendilerini ifade edebilir.. o kortejide korumana ihtiyaçları yok.. sen o kortejden sonra eve gidip "hani yemek ne" die sormamayı öğren önce bi.. 96 feminizm manifestosunda profeminizm eleştirisi böşümünde denildiği gibi "la profeminstler biz sizin aslında ne pox olduğunuzu bilioz ama işte neyse" (halk dilinde bu şekilde algışanır bence) 🙂 tüm sistalara selam olsun (Hakan sen oksijen israfısın olm ya)
Baran, güzel ve ufuk açıcı yorumlar için teşekkür. Genel hatları ile aynı şeylerden söz etmişiz. Isın tarihsel boyutunu elbette okudum fakat konuyu en kısa haliyle uzatmadan daha çok magazinel boyutu ile anlatmaya çalıştım. Carey isminde tek bir harf hatası olmuş, dikkatin için teşekkür ederim. Umarım bu yorumları Hakan "Bey" de okumuştur. 🙂 "Karısına karşı dayı" olanların da köküne kibrit suyu!