Edebiyat, Pdf Hayratı, Şiir, Tarih

Haziranda Ölmek Zor, Hasan Hüseyin Korkmazgil

Hasan Hüseyin Korkmazgil, sanatını yaparken halktan hiç bir zaman kopmamış Toplumcu Gerçekçi Akımın değerli bir şairidir. Yaşamı boyunca muhalif çizgisinden ötürü zorluklar çekmiş, çeşitli bedeller ödemiştir. 1979 yılında kaleme aldığı “Haziranda Ölmek Zor” adlı şiiri, kendi gibi TMY’nın 141 ve 142 maddelerinden yargılanmış diğer şair arkadaşları; Orhan Kemal, Nazım Hikmet anısınadır.


Hasan Hüseyin’in, 1963 Haziran’ında ölen Nazım Hikmet’in kaybıyla kafasında taşımaya başladığı “haziranda ölmek” imgesini, 2 Haziran 1970’te Orhan Kemal’in ölümüyle kağıda döktüğü bilinir. Şiir de zaten “Orhan Kemal’in güzel anısına” ithafıyla başlar. Bu destan şiirin kısa bir bölümünün, Hüsnü Arkan bestesi ile Grup Yorum tarafından seslendirilerek 1987 tarihli “Haziranda Ölmek Zor -Berivan” adlı albümde yer almasından sonra ise “haziran/ölüm” ilişkilendirmesi yeni bir boyuta taşınmıştır. (Orhan Kemal – 2 Haziran 1970, Ahmed Arif – 2 Haziran 1991, Nazım Hikmet – 3 Haziran 1963 ve elbette 2013 Haziran Gezi Direnişi’nde kaybettiğimiz 11 genç, 5 Haziran 2015’te, Diyarbakır’da patlayan bombalar sonucu vefat edenler… Ne çok acı var…)



Hasan Hüseyin Korkmazgil’in, 1977’de yayımlanan kitabına ismini veren “Haziranda Ölmek Zor” adlı şiiri 1976’ya yazdığını, şiire eklediği şu nottan biliyoruz:


3 Haziran 1963. Duyuyorum ki Nazım Hikmet ölmüş. Bir sanatçı için böyle bir haberi soğukkanlılıkla karşılamak olanaksız!


“Hava leylak ve tomurcuk kokuyor /uy anam anam Haziranda ölmek zor” dizeleri dökülüyor dudaklarımdan. 2 Haziran 1970. Duyuyorum ki Orhan Kemal ölmüş. Yine aynı dizeler, yine kendiliğinden… 1976’lara değin, bu türden acılarla doldum; dizeler beni bir kitaba zorluyordu. İşte “Haziranda Ölmek Zor” böyle oluştu…


1963’lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976’larda şiire. Onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. “El elden üstündür, taa arşa kadar” demiş eskiler. Hasan Hüseyin



Peki neydi 1963’lerde yaşananlar?


27 Mayıs 1960’ta askeri darbeyle ülke yönetimine el konduktan yaklaşık bir buçuk yıl sonra yapılan seçimlerde, Demokrat Parti’nin devamı sayılan Adalet Partisi iktidar oldu. Bu arada işçiye grev ve bağımsız sendika kurma hakkı gibi birçok özgürlük alanlarını garanti altına alan 1961 Anayasası yasalaştı. Aynı yıl Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edildi. Kore’de görevde olduğu için darbeye katılamayan, yurda döndüğünde, darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi’nce, kurmay albay rütbesindeyken harp okulu komutanlığına atanan Talat Aydemir 22 Şubat 1962’de, hükümetin askerlere tutuklama başlatmasına karşı, askeri öğrencilerin de desteğini alarak direniş başlattı. Bu direniş hareketi, hükümetle uzlaşmayla sonuçlandı. Aydemir iki gün içinde emekli edilip tutuklandı. Özel af yasasıyla 10 Mayıs 1962’de serbest bırakılan Aydemir, 20 Mayıs 1963’te, “anayasada öngörülen reformların gerçekleştirilmediği” gerekçesiyle ikinci darbe girişiminde de başarılı olamayınca yargılanıp Süvari Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte idama mahkum edildi. Talat Aydemir 5 Temmuz 1964’te infaz edildi.


“asacaklar aydemir’i
asacaklar Gürcan’ı
belki başkalarını
pis bir olta değmiş gibi sızlıyor
genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi”


Nazım Hikmet ve Orhan Kemal


Şiire konu olmuş ve “Usta” dediği Nazım Hikmet de Hasan Hüseyin’in “ne anlar acılardan / güzel haziran” dediği ayda, 3 Haziran 1963’te hayata gözlerini yumdu. Şiirde ismi geçen Nazım Hikmet ve Orhan Kemal’i kuşkusuz yan yana getiren tek şey ölümlerinin aynı ayda olması değildi. Asıl sebep, iki edebiyat ustasının da topluma her zaman ışık tutmaya çalışması ve kavgadan hiç kopmayışlarıydı. (Orhan Kemal de N. Hikmet ve H. Hüseyin gibi T.M.Y’nın 141 ve 142. maddelerinden yargılanmış, “Yabancı rejimler lehine propaganda yapmak ve isyana muharrik” suçlarından beş yıla mahkum olmuş, Nazım’ın daha sonraları şiirinde “Bursa Kalesi” diye geçirdiği Bursa Hapishanesi’nde Nazım’la birlikte 3.5 yıl kalmıştır.)



orhan kemal’in güzel anısına;

işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstüm başım gazete

sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak

sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam haziranda ölmek zor!

havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur

çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum
uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara

sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri

asacaklar aydemir’i
asacaklar gürcan’ı
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi

asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç?
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!

sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan
morluğundan!

neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı

işten çıktım
elim yüzüm üstüm başım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum

asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz
bırakmamak

ah yavrum
ah güzelim
canım benim/sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n’eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?

asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?

kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
“oğlum sana sesleniyorum işitiyor
musun, memet, memet!»

gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstüm başım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi
sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?

“uyarına gelirse
tepemde bir de çınar»
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki “manda gönü»
demek ki “şile bezi»
demek ki “yeşil biber»
bir de memet’in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de “saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara

nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?

yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
haziran ‘63’ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta

bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın

gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstüm başım gazete
geçsem de gölgesinden tankların
tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!

Hasan Hüseyin Korkmazgil 


Onlar gibi olmadıkları için onlar tarafından aramızdan alınanlara saygı ile…

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Gotinên Pêşiyan

Hasan Hüseyin’in Korkmazgil eserleri klasör. 


Yeşil Martı Dergisi, Haziran 2018, Sayı 13
Odak Dergisi, 1 Temmuz 2015, Ekin Asya