Hukuk, Kadın, Misafir Ol Gel Bana

Kadına Yönelik Şiddet, Sebepleri, Sonuçları ve Olası Hukuki Çözümler

Kadına yönelik şiddetin en temel sebebi; esasında çarpıtılan “ahlak” anlayışıdır. Daha doğrusu “ahlak” kavramını tam olarak anlamamak ve anlamaya çalışma gayretinde de bulunmamak, toplumdan, köken ailelerden, sosyal çevreden öğretilmiş dar zihin yapılarıdır. Ahlak evrensel bir olgudur, bu olgu cinsiyetler, statüler, yaş kategorileri, sosyoekonomik seviyeler üzerinden işlemez. Ancak maalesef ülkemizde oldukça fazla karşılaşılan bi durumdur ki; ahlak kavramı kadına özgülenmiş vaziyettedir. Ahlakını korumakla mükellef olduğu dayatılan kadınlar, kendilerinin ahlaklı olmaları gerekmediğine inandırılan erkekler tarafından insan haklarına aykırı bir şekilde mağdur edilmektedir.

 

“BİR MEMLEKETTE AHLAKLILAR, AHLAKSIZLAR KADAR CESUR OLMADIKÇA, O MEMLEKETTE KURTULUŞ UMUDU YOKTUR.”

 

Şiddet : Kişinin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarara uğratılmasıyla yahut acı çektirilmesiyle sonuçlanan hareketleri, bu hareketlere yönelik her türlü tehdit ya da baskıyı içeren ve bir yandan da kişinin en temel hakkı olan özgürlüğünün başka kişi ya da kişilerce engellenmesini de içeren fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik vb. her türlü tutum ve davranıştır.

Şiddeti kısa ve öz bir şekilde tanımlamak mümkün olsa da, maalesef toplumumuzun en büyük sorunlarından biri olan bu konu derinine inildiğinde basite indirgenerek çözüme kavuşturulamamaktadır.

 

Bir şiddet eylemi duyduğumuzda yahut eylemsiz bir şiddete maruz kalındığında – kişiyi susarak, sessiz kalarak, bireyin varlığını dahi dikkate almayarak onu cezalandırmak da bir psikolojik şiddettir- “ Bu şiddeti uygulayan tarafın cinsiyeti nedir?” şeklinde bir soru sorulacak olursa maalesef ki çoğunluğun vereceği cevap; “erkek” olacaktır. Kadına uygulanan şiddet ülkemizin ivedilikle büyük aşama kaydedilmesi gereken baş sorunlarındandır. Kadına yönelik şiddeti herhangi bir tanıma sığdıramayız. Özetle ise şu şekilde aktarılabilir; yukarıda şiddetin tanımı olarak verdiğimiz tüm unsurların bir insana yalnızca “kadın” olduğu için, sırf başka bir cinsiyetten olduğu için uygulandığını düşünelim. Toplumumuzda ise bu şiddet maalesef ki sadece düşünmekle kalmıyor, bir çok erkek tarafından kadınlara yaşatılıyor da.

 

PEKİ NEDEN?

 

Neden sosyoekonomik durumlarına bakıldığında dahi birbirinden farklı konumlardaki birçok kadın; eşleri, sevgilileri, akrabaları, iş arkadaşları olan erkeklerden fiziksel, psikolojik yada ekonomik şiddet görüyor ve buna ses çıkarmıyor? Nedenleri kısaca inceleyecek olursak, hepimize tanıdık gelecektir;


• Şiddete maruz kalan kadının kendi anne, babası ve onların da anne babalarından oluşan ve bu şekilde dallanan köken ailesinin ahlak ölçütünün; “Gelinlikle girer kefen ile çıkarsın” şeklinde insanlığa aykırı bir cümlesine sığdırılmış ve kadına da doğduğu günden bu yana bu düşüncenin empoze edilmiş olması,


• “Erkek egemen, ataerkil toplum” algısının çok yanlış bir şekilde kadınlara dikte ettirilmiş olması,


• Kadınların çalışma hayatındaki yerinin “gereksiz(!)” olduğu algısıyla yetiştirilmeleri ve evlendikten sonra da kocalarının pek tabi “kadınların geçimini sağlamakla mükellef(!)” oldukları fikrinin çocukluk ve gençlik dönemlerinde kadınların kafalarına yerleştirilmiş olması. ( Ben özellikle bu sebebin oldukça önemli olduğu kanaatindeyim.)


Çünkü bu sebep, ucu hem kadına hem de erkeğe dokunan neredeyse kadına şiddete dair ana sebeptir. Burada erkeğin de “şiddet uygulayan bir erkek” haline gelmesinin nedenleri yatmaktadır. Burada bu kısır döngüyü yaratan durum ve yetiştirilirken öğretilenlerin rolü ortaya çıkmaktadır. “ Erkek yetiştirildiğinden itibaren kendinde hak gördüğü için şiddet uygulamakta, kadın ise zaten kadının şiddet uygulanabilecek bir sınıfta olduğunu düşünmektedir. Burası çok temel bir sorundur.

 

Daha detaylı olarak, talep halinde “ERKEĞİN ŞİDDET EĞİLİMİ SAHİBİ OLMASININ ALTINDA YATAN SEBEPLER”i de inceleyebilir, karşılıklı aktarımlarda bulunabiliriz. Ancak ilk olarak bu yazımda daha çok sizleri “KADINA ŞİDDET, SEBEPLERİ, ÇÖZÜMLERİ, ÖRNEKLERİ, HUKUKTA VE TOPLUMDA KADININ YERİ, KADINA ŞİDDETİN HUKUKİ YAPTIRIMLARI” hususunda bilgilendirmeyi amaçlıyorum.”

 

Kadına şiddetin diğer sebepleriyle devam edecek olursak;


• “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin”, “Kadın kısmı ne karışır?”, “Elinin hamuruyla erkek işine bulaşma!”, “Benim eşim değil mi? Severim de döverim de!”, “Kocam değil mi? Sever de döver de!” şeklinde onlarca türetebileceğimiz kaynağı dahi belli olmayan, akla mantığa uymayan, merhamet ve vicdan sahibi hem kadın hem erkek hiçbir bireyin aklından geçmeyecek düşünceler içeren cümlelerin toplumumuzda oldukça yaygın kullanılması ve kullanılması bir yana, eylem olarak da kanıksanması,


• Boşanan kadın ile boşanan erkek arasında hukuken hiçbir fark olmamasına karşın, “Boşanmış” kadınların toplumdaki algılanış biçiminin baştan aşağıya yanlış kabul ettirilmiş olması,


• Kadının ekonomik gücü evlilikte atıl hale geldiği için, olası bir boşanma yahut ayrılık halinde kadının “kimsesiz, sahipsiz, çaresiz, muhtaç” kalacağı algısının zihnine yerleşmiş olması,


• Kadın, olması gerektiği gibi bilinçli bir şekilde, kendisine uygulanan şiddete karşı çıktığında, kocasından boşanacağını belirttiği durumlarda ise erkek tarafından kadının tehdit, şantaj vb. şekillerde yine bastırılmaya çalışılması. (Bu sebep de kadının şiddete boyun eğmesindeki oldukça önemli bir etkendir.)


Kadın fiziksel, psikolojik yahut ekonomik şiddete dayanamaz ve boşanmak, ayrılmak ister. Ancak erkek taraf kadını, kadının geçmişinden bahisle, elinde bulundurduğu kadının özel alanına ait görüntüler içeren belgelerle, yazışmalarla, kadının köken ailesine kadın hakkında iftiralar uyduracağından bahisle vb şekillerde korkutur ve sindirir. Bu günümüzde de hem toplum içerisinde, hem komşumuzda, hem çevremizde hem de boşanma dava süreçlerinde en çok karşılaştığımız olumsuzluklardandır. Hatta başlı başına bu tehdit ve şantajlar dahi zaten “şiddet” içermektedir.

 

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Tante Rosa, Bebeğim!

Türk Ceza Kanunumuz md. 106 Tehdit, md. 107 Şantaj ve md. 134 Özel Hayatın Gizliliğini ihlal suçlarını içermektedir. Eğer eşinizden size karşı olan bir şiddet sürecine maruzsanız, baş kaldırmak istiyor ancak yine şiddet uygulayan erkek tarafından bazı korkutmalar ile sindiriliyorsanız, kısaca maddeleri ve yaptırımları anımsatmak isterim:

 


Tehdit Suçu TCK. Madde 106- (1)

Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”


Şantaj Suçu TCK. Madde 107- (1)

Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.”


Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu TCK. Madde 134- (1)

Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.(1) (2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”


Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu TCK. Madde 135- (1)

Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.


Görüldüğü üzere, bu suçlar Türk Ceza Kanunu ile hüküm altına alınmış ve karşılığında yaptırımları da kesin şekilde belirtilmiştir. Bu halde, korkulacak hiçbir durum bulunmamaktadır ve kanunlar çerçevesinde hakkınızı aramanız en doğrusu olacaktır.

 

Kadınların şiddete maruz kaldıkları zaman haklarını aramama sebepleri aşağı yukarı bu şekilde olacaktır. Ancak yinelemek gerekirse devlet, kanunlar, mahkemeler, yargılama sistemi mağduru korumak için oradadır. Kanunlarımız kapsamında örneğin, istemediğiniz bir erkekle aileniz tarafından zorla evlendirilmeye çalışılmanız – reşit de olsanız – suç oluşturmaktadır. Bu bir “cinsel şiddet” suçudur. Bu durumda da, bulunduğunuz yerdeki bir polis merkezine yada Cumhuriyet Savcılığına giderek maruz kaldığınız durumu anlatmalı ve olayı yargıya taşımalısınız.

 

Boşanma davalarında fiziksel şiddetten sonra en sık rastlanan ise psikolojik şiddettir. Çiftin arasında herhangi bir fiziksel şiddet olayı yaşanmamış bile olsa örneğin; “eşlerin ortak konutu olan aile konutuna kadının ailesinin ya da misafirlerinin gelmesini yasaklamak” psikolojik şiddettir. Ekonomik özgürlüğünüzü elinizden alarak kadının çalışmasına müsaade etmemek de bir psikolojik şiddettir. Şiddeti illa fiziksel şiddet olarak algılamamalı, diğer şiddet türlerini de göz önüne almalı ve kadınlar olarak maruz kaldığımızda da farkında olmalıyız. Farkında olmalıyız ki haklarımızı arama bilincimiz oluşabilsin.

 

Kadına yönelik şiddet başınıza geldiğinde şikayetiniz ile birlikte başvurduğunuzda, kişinin korunması ve bu kişiye yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla Aile Mahkemesi’nden Koruyucu ve Önleyici Tedbir Kararları da verilebilmektedir. Eğer şiddet eyleminden bir an önce kurtulunması gereken bir durum var ise, gecikmesinde sakınca bulunabilecek bir tablo mevcut ise, bu hallerde şiddete maruz kalan kadın ve çocukların en hızlı şekilde koruma altına alınabilmesi için Mülki Amirlere de “Koruyucu Tedbir Kararı” verme yetkisi tanınmıştır. Mülki amir ile kastedilen illerde Vali, ilçelerde ise Kaymakamlardır. (6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun md. 3-4)

 

Koruyucu tedbir kararları ile şiddet uygulayan eş evden uzaklaştırılabilir, şiddet mağduru eş için başka bir yerleşim yeri belirlenmesine karar verilebilir, iş adresinde değişikliğe gidilebilir, müşterek yaşadıkları aile konutuna aile konutu şerhi konulabilir. – bu şekilde herhangi bir eş aile konutu üzerinde tek başına tasarrufta bulunamayacaktır, örneğin diğer eşin de rızası olmadan evi satamayacaktır. – Koruyucu tedbir kararı aldırabilmek için şiddetin uygulandığı hususunda bir kesin delil yada belge aranmamaktadır.

 

6284 Sayılı Kanun ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kurmuştur. (ŞÖNİM) Bu merkezde şiddet mağduru kadınlar ve çocukları destek alabilmektedir. Ayrıca kendi talepleri bulunması şartı ile, şiddet uygulayan kişilerin de ŞÖNİM’e başvurarak, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık kazanmaları, öfke kontrolü vb şekilde hizmet alarak tedavi olabilme imkanları bulunmaktadır.

 

İLGİNİ ÇEKEBİLİR:  Basit Şeyler

Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ve Aile Hukukundan doğan yükümlülüğün ihlaline yönelik olan kanun maddesini de incelemekte fayda var:

 


“TCK. Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali Madde 233(1)

Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikayet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


(2) Hamile olduğunu bildiği eşini veya sürekli birlikte yaşadığı ve kendisinden gebe kalmış bulunduğunu bildiği evli olmayan bir kadını çaresiz durumda terk eden kimseye, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.


(3) Velayet hakları kaldırılmış olsa da,itiyadi sarhoşluk, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı tavır ve hareketlerin sonucu maddi ve manevi özen noksanlığı nedeniyle çocuklarının ahlak, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehlikeye sokan ana veya baba, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”


 

Özellikle maddenin 2. Fıkrası da kadının toplumdaki yerini, haklarını, yaşantısını, geleceğini koruyan, iki tarafın da etkisinin eşit oranda olduğu bir durum sonucunda erkek tarafından mağdur edilmeye çalışılan kadını koruyan, erkeğin alması gereken sorumluluğundan kolaylıkla sıyrılabilmesinin önüne geçen bir maddedir.

 

Kanunlarımız toplum tarafından bilinsin ya da bilinmesin esasında mağdurun haklarını koruyan bir çerçevede düzenlenmiştir. Bu sebepten özellikle kadınlar, herhangi bir kötü muamele karşısında susmamalı ve hakkını aramalıdır. Türk Ceza Hukuku Sistemi mağdur kişiler haklarını arasınlar ve mağduriyete sebep veren kişiler de cezalandırılsınlar diye vardır. Bu tip yargılamalarda yargı süreci bazen mağdurun içine su serpecek şekilde rahatlatacak ölçüde seyretmese dahi, yine ehil bir avukat ile birlikte yol alınarak hem süreç hem de sonuç illaki mağdurun hakkının verilmesi ile sonuçlanacaktır.

 

Yeter ki, kah yukarıda belirttiğim sebeplerden kah bambaşka sebeplerden, her ne sebeple olursa olsun kadınlar maruz bırakıldıkları fiziksel, psikolojik, ekonomik vb. şiddetlere sessiz kalmasınlar. Gerekli yardım taleplerinde bulunsunlar. Toplumda kadına şiddetin azalması ve hatta önlenmesinin kapısı, ilk önce kadınların susmayarak haklarını araması ile aralanacaktır. Sonrasında ise bu şiddet kapısını tamamen kapatmak görevi, biz yargının savunma kolu olan avukatlara, daha bilinçli ve destekçi hale gelecek olan toplumumuz insanlarına düşecektir. Sırf erkek olmasından ötürü kendisini üstün görme hakkına sahip olduğunu düşünen erkek oranının toplumdaki yerinin zamanla, eğitimle en önemlisi de kadınların sessiz kalmaması, haklarını ısrarla araması ile azalacak ve hatta yok olacaktır.

 

Amaç her zaman için hukuk kuralları çerçevesinde insanlığa yakışır şekilde yaşamak olmalıdır. Birimizin birimizden herhangi bir sebepten farklılığı yoktur. Farkında olalım. Farkındalığımızı arttıralım. Kadınlar olarak gerektiği yerde hem psikolojik hem hukuki destek almaktan çekinmemelisiniz. Çünkü mağdur edilenin, hakkı yenenin, hakkı olan elinden alınanın yahut alınmakla tehdit edilenin, hakkını ona geri vermek için mücadele edebilecek başta avukatlar ve Sosyal Hizmet Uzmanları olmak üzere birçok insan da var.

 

Her çaresiz ve çıkmazda hissedildiğinde doğru yerlere müracaat halinde, bu yolda size uzanacak  bir hatta birden fazla yardım eli olduğunu unutmamanızı diler, bir sonraki yazıda görüşmek üzere güzel günler dilerim.

 


ACİL DURUMLARDA ARANABİLECEK NUMARALAR:

  • ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı
  • ALO 155 Polis İmdat
  • ALO 156 Jandarma İmdat
  • ALO 174 Emniyet Danışma
  • ALO 182 Ruhsal Bunalım Danışma Hattı
  • ALO 180 İşçi ve İş Bulma Hattı
  • ALO 176 Gürültü Bildirme Hattı

AVUKAT ELİF BUYURGAN